top of page
KARANLIK
BAYKUŞ
Anlamlı yaşam üzerine...
Rev.14
İthaf
Yenilmiş yaşamlar mezarlığında hayatın anlamını arayan herkese...
Önsöz
Yürüdüm, yürüdüm,
Terleyen yüzüme yapışan sevgi dolu sineklerin
Mutlulukla sarılıp, öperek şişirdiği yerde
Evet, davetkar karanlığı kadar kokulu o bataklıkta,
Buldum, sonuncuyu.
On dördüncüyü...
Ürkek adımlarla yanına ilerlerken biz,
Sanki konuşan kendi değilmiş gibi kımıldamadan
“Yenilmiş yaşamların mezarlığına hoş geldiniz” dedi.
Anlamıştım işte o zaman,
Kendisi gibi olmak istemeyenlerdendi.
Amacını sefilce kaybetmişlerden, hayatını anlamını dinleyemedikçe büyük bir keyifle kıkırdayan.
Baktım, baktım
“Oturduğu yerden hayatı anlamlandırmaya çalışıp, kendine bir değer, bir anlam katamayana, sana, selam olsun, ey karanlık baykuş” dedim.
“Ey, korkusuz yükseklik, ey hoşgörü çukuru ve ey pozitif enerji ırmağı! Amaçlı bir yürüyüş diye gururla yola çıkan ama aradığı anlamı hala bulamayanın, sence sözü dinlenir mi” dedi sırıtarak.
Baktım gülümsedim.
Baktı gülümsedi.
Karanlık Baykuş
KARANLIK BAYKUŞ
Çok önce değil, az bir zaman önce, kuşların bile cıvıldayamadığı soğuk bir günde gelip geçenlere bakıyordum uzaktan.
Ben çok kerelerce bunu yapandım oysa.
Yorgunluğumdan mıdır bilmiyorum, sabah karanlığında ve kalabalıkta birden karşıma bir yabancı baykuş çıktı.
"Rengarenk ve sürekli gülümseyen maskelerin altından dökülen solgun hüzünleri ve dalgın düşünceleri toplayan sen misin?" dedi, dudak bükerek ve inceleyerek bir yandan.
"Yalnızlığa, yalnızca yalnızlığa davet eden ama o daracık zihinde üç kişinin yaşadığı yalnız kişi, sen misin?" diye devam etti, alaycı bir gülümsemeyle:
"Ey, korkusuz yükseklik, ey hoşgörü çukuru ve ey pozitif enerji ırmağı"
"Hanginiz cevaplar bilmiyorum ama bu düşkünü, düştüğü uçurumdan çıkartacak sadece sizsiniz" nezaketle başıyla selam verdi, sevimsiz ama özgüvenli bir gülümsemeyle dimdik bakarak.
Her zamanki gibi E1 öne atıldı, içimden sessizce.
Yerinde kendinden emin bir şekilde duran yabancı baykuşun etrafında dönerek, derin ve keskin bir kuşkuyla inceledi. “Buldum sonuncuyu, o sevimsiz onuncuyu” dedi içinden.
Saldırgan korkusuzluğunu sevmişti sanki, gazaba uğrayacağını bilerek gelmiş olana saygı duyardı. Ekşiterek yüzünü ve baştan aşağı küçümsemeyle konuşmaya başladı :
"Eğer yolumu kesme cesareti, korkusuz saldırganlık ve karşıdakini küçümseme kibrini bulmasaydım, değersiz cüretini çiğneyip geçmekten bile keyif almazdım. Söyle bakalım karanlık yabancı, aradığın nedir?" dedi, değer vermeyen bir ifadeyle.
Bir şımarık kahkaha attı baykuş : "Fokurdayan öfkene bakılırsa sen E1 olmalısın, beklendiği gibi zamanında ilk gelen" diyerek.
Bir süre sessizlik oldu, karşılıklı bakışma dolu. Yabancı baykuş düşündüklerinden sıyrılarak ve gözlerini kısarak sordu:
"Yenilmiş yaşamların ne olduğunu arıyorum?" dedi, kendinden ve cevabını bildiğinden emin bir tavırla. Ara vermeden, parmağıyla karşıdakini işaret ederek ve sesini yükselterek devam etti :
- "Asıl bilmek istediğim, senin gibi yüreğinde korkusuzluk olanların, yaşamın anlamını kaybetmiş yorgunlara verdiği o yaralayıcı cevap. O cevap ki, içimizdeki en soylu ruhlara bile gazabı müjdeleyen acılar dolu"
- "Bilmek istediğim aynı zamanda, içindeki büyük sevgiyle sevenin, yaşamın anlamını kaybetmiş düşkünlere sunduğu o kutsal cevap. O cevap ki, en büyük kötülere bile karşılıksız sevgi ve çılgınca hoşgörü dolu “
- "Bilmek istediğim son olarak, içindeki küçük ama neşesi büyük sevimli kız çocuğunun, tüm umudunu çoktan kaybetmiş pişmanlara el çırparak sunduğu o şahane ve ümit dolu cevap. O cevap ki en karanlıklara bile yeni güneşler doğuran, pozitif enerji dolu"
E1 elini ağzına götürerek sus işareti yaptı, yabancıya doğru bir adım atarak. Bu kadar çok şey bilmesi bile hakkında, sevilmeyen ukalalık olarak algılanmıştı çoktan. Hiç şaşırmamış bir edayla konuşmaya başladı:
"Ey, içindeki boşluk kendi geçmişi olan uğursuz baykuş, doğruyu tüm çıplaklığıyla anlatma cesaretimi mi sorgulayansın?"
"Eğer buysa ve itiraf edecek kadar mertsen, bilmezliklerinin gerçek olduğunu öğreneceksin, bilgelik sandığın yaşamını artık tüketerek yoksunlaştıran"
"Yok, haklı olmadığımı ukalalıkla gösterme ve kabadayılık yapma fırsatını elde etmekse amacın, kışkırtan bir haydutlukla karşıma çıkarak. O zaman bildiklerinin büyük bir yanılgı olduğunu öğreneceksin, utanç dolu yaşamını artık vereceğim acılarla anlamlaştıran"
"Ey, geride bıraktığı yolu yürümeden gelen, çıkar artık rengarenk maskeni, kendine gel ve şimdi iyi dinle beni"
"Gerekçen her neyse ve her ne amaçlıyorsan yine de konuşan bulacaksın beni, bu ise bir şey anlatacağım anlamına gelmez:
"Yenilmiş yaşamlar nedir? Bunu, yani akıl adamlarına anlatılması gerekeni mi, bilmek istiyorsun?
"Ha, bir de bütün çabaları anlamsız kılanın içinde olduğunu görmeyen sana mı anlatayım?
"Bulunanın ise bir bilinmeyen olduğunu hala kabul etmeyene?
"Bu belirsizliğin sadece hüzün sunduğunu bildiği halde, umutsuzluklarını sadece bu çılgınca eğlencelerle söndürene?
"Benimle eğlenmene hoşgörü gösteremem, hak etmelisin önce benden ya acı çekmemeyi ya da hediye veren diğerleriyle görüşmeyi. Önce beni geçmelisin, ben üzerinden geçmeden " dedi ellerini sıkarak.
E1 konuşmasının devamının geleceğini gösterircesine elini havaya kaldırdı, sessizlik isteyen:
-"Ama gerekçen her neyse ve her ne amaçlıyorsan, yine de konuşan bulacaksın beni, sadece hoyrat cüretine saygımdan. Bu ise cevabını alacağın ve diğerleriyle görüşeceğin anlamına gelmez"
Havaya kaldırdığı eli ile geldiği yolu işaret ederek ve kaşlarını çatarak devam etti :
"Aksine bir soruyla göndereceğim seni, geldiğin bataklığa dön ve sıra dışı sorularıma cevaplar bul önce"
"Amaç mıdır mutluluk, yoksa yaşam için bir araç mıdır? Amaç mıdır yaşamak, yoksa mutluluk için bir araç mıdır?"
"Düşün, hangisi iyi düşün, benim için değil kendin için düşün. Umulur ki, getirdiklerin değerlidir ve bilinmeyen cevapları almayı hak eder"
Arkasını döndü E1 ve hışımla yürümeye başladı ellerini sıkarak. Kendi kendine "mutsuzluklarını sayamayanın, mutluluk dolu cevapları bulmaya hakkı yoktur" diye fısıldayarak.
YENİLMİŞ YAŞAMLAR GERÇEĞİNİ,
BULANLARDAN OLASIN…
Ey arayışı kendi şaşkınlığı olan baykuş
Zafer anıtı olsun istediğin, soğuk mezarın üzerinde
Yenilmiş yaşamları mı arayansın?
Hem de Perikles gibi;
Bir yok oluşla kardeş olan yaşamda,
Teselli bulmak için
Arkanda varlık ve eserler bırakıp
Eskimeyecek bir ünle ölümsüzleşmeyi isteyerek.
Ey karanlık bir yok edişle beslenen uğursuz baykuş,
İnsan eylemlerine yansıyan bazı olaylarda
Yenilmiş yaşamları mı arayansın?
Bir de Arend gibi;
Ölümün yarattığı varoluşsal krizi
Aşmak için
Kendine kutsal bir hikâye ve kimlik yaratıp
Gerekirse hayatını feda etmeyi dileyerek!
Ey uçmadan avlarını izleyen yırtıcı baykuş,
Her şeye yeten, bir agnostik evren felsefenle
Yenilmiş yaşamları mı arayansın?
Tam da Hume gibi;
Sıradan gelen olağanüstü düzenlemeleri,
Reddetmek için
Varoluşsal kaygıları duyarsızlaştırıp
İlerlemeden, maddi dünyada kalmayı öğütleyerek!
Değerleri, varlık bırakmaktan üstün tutan
Tıpkı benim gibi
Temel sebebi varlık olan ontoloji yerine
Bilginin kaynağı ve kapsamı ile ilgilenen
Epistemoloji ile düşün.
Ölümsüzleşme arzunu tatmin etmek yerine
Kendin için düşün,
Kendin için düşün.
Düşün ki
Tam da Inge gibi;
Sonsuz hayatla beslenen ümidin yerini
Sonlu bir evrende ikame etmekle değiştirmenin
Yarattığı tahammülsüzlüğü,
Şaşırarak, izleyenlerden olasın.
Düşün ki;
Tam da Davies gibi,
Tükenmeyecek sanılan sonsuz zaman evrenini,
Sonlu bir zaman önce, var olmuşlukla bilmenin
Apaçık gerçekliğini
Kabullenmeyenleri, inceleyenlerden olasın.
Evet düşün ki;
Tam da Paley gibi,
Her başlangıç saatinin
Kendi dışında bir sebebe ihtiyaç duyduğunu.
Evet, her başlangıç saatinin,
Zorunlu varlığa muhtaç olan, bir mümkün olduğunu.
Ve her başlangıç saatinin,
Olgular olan mümkünleri, sonradan doğurduğunu.
Ama her başlangıç saatinin,
Bilimin objektif dili olan matematiği bulundurduğunu
Bilenlerden olasın.
Düşün ki
Apriori beklentisi, bir kaotizmin sonucu olmadan
Yenilmiş yaşamlar gerçeğini
Bulanlardan olasın.
ÖZGÜR İRADE İLE YAŞANDIĞINI
BULANLARDAN OLASIN.
Ey, yenilmiş yaşamları arayan uğursuz baykuş
Amaç mıdır mutluluk?
Yoksa yaşam için bir araç mıdır?
Amaç mıdır, yaşamak?
Yoksa mutluluk için bir araç mıdır?
Düşün, hangisi iyi düşün,
Benim için değil kendin için düşün.
...
Yaşamın amacı nedir?
Yoksa Platon gibi,
Öğrenmenin, sahip olunan bilgilerin hatırlanması olduğuna mı inananlardansın?
- Yani ezelden beri olanın unutmuşluğunu bulan
...
Yaşamın amacına karar veren zihin nedir?
Yoksa Descartes gibi,
Mekândan bağımsız ve temel özelliği düşünmek olan zihnin, madde dışında bir cevhere sahip olduğuna mı inananlardansın?
- Düalizmle artık tüm hayvanları mekanikleştiren-
...
Bir zihne sahip olan varlık nedir?
Yoksa Demokritos gibi
Ezeli ve ebedi atomların değişmelerinden mi oluştuğumuza inananlardansın?
- Leukippos'un materyalist atomculuğuyla büyüyen-
...
Varlık olmayan madde nedir?
Yoksa Berkeley gibi,
Madde dediğin her şeyin, zihnin dışında zaten var olmadığına mı inananlardansın?
..
Var olduğunu bilen ama madde olmayan bilinç nedir?
Yoksa Epikuros gibi,
Duyguları yani sevinç ve acıyı, maddesel birimlerle ölçebileceğine inananlardansın?
- Çocukça duygular dediği düalizmi reddederek-
...
Bir bilinçle var olmak olan yaşam nedir?
Yoksa Spinoza gibi,
Cansız varlıkların bile bilinçli olarak evrende yer aldığına mı inananlardansın?
...
Bir amaçla yaşayan bilinçli insan kimdir?
Yoksa Turing gibi,
Bir çanak soğuk yulaf lapası dediği beynimizin, zihinsel aktivitelerle bizi maddeleştirdiğine inananlardansın?
- Akıllı olmayı bilinçli olmakla karıştıran
...
Değerleri, varlık bırakmaktan üstün tutan
Tıpkı benim gibi
Temel sebebi varlık olan ontoloji yerine
Bilginin kaynağı ve kapsamı ile ilgilenen
Epistemoloji ile düşün.
Ölümsüzleşme arzunu tatmin etmek yerine
Kendin için düşün,
Kendin için düşün.
...
Düşün ki
Searle gibi
Bilincin gerçekliğinin, gözlemcinin yok edilemez öznelliği yüzünden nesnellik kazanamadığını bulasın.
- bilgi ve yeteneklerimizin kısıtlı kalacağını bilerek-
...
Düşün ki
Gıdıklanma duygusunun bilinç odasına girilemeyeceğini
- Ne kendini,
- Ne içeri girmeni
- Ne de içeri girilen bilinç odanı
Maddeleştiremeyeceğini bulasın.
...
Düşün ki
Yapay zekâ ile bir bilinci, maddeye indiremeyeceğini
Ve madde olmayan zihnin gizemlerini,
Robotsal davranışlarla sadece taklit edeceğini bulasın
...
Düşün ki
Tıpkı Penrose gibi,
Lagrange teoremini geliştiren matematiksel anlayışın, matematiksel olarak taklit edilemeyeceğini bulasın.
....
Düşün ki
Tıpkı Godel gibi,
Hesaplamayı bilmeyen çocukların, doğal sayıların ne olduğunu anlamasının, sadece bilinçle olduğunu bulasın
...
Düşün ki
Apriori beklentisi, bir kaotizmin sonucu olmadan
Yenilmiş yaşamlar gerçeğini
Bilinç kavramının arkasında olan
Özgür irade ile yaşandığını
Bulanlardan olasın.
DEĞER BIRAKMAYAN YAŞAMLARIN ACITTIĞINI, BULANLARDAN OLASIN
Ey, yenilmiş yaşamları arayan uğursuz baykuş
Doğal seleksiyon rekabetine rağmen bir köpeğin bir kediyi emzirmesindeki iyilik dolu özgeci davranışlara şaşırmayanlardan mısın?
Hadi, özgür irade ve kötülük arasındaki derin uçuruma bakarak sor kendine ve diğerine
- Amaçsız yasamak mıdır en büyük kötülük?
- Yoksa en büyük amaç mıdır kötülük?
Düşün, hangisi doğru iyi düşün. Ruhu acıtan vicdan dikeninin, Yenilmiş yaşamların çağrısı olduğunu
Benim için değil, kendin için düşün.
...
Kötülük nedir? Neden vardır?
Yoksa Hume gibi;
Her şeyin üstündekinin, kötülüğe neden izin verdiğini mi sorgulayansın?
...
Yoksa Farabi gibi, Değişenlere bağlı gerçeklesen kötülüklerin izafi gerekliliğine mi inanansın?
...
Yoksa Ibn Sina gibi, Yararlı olması için ateşin bir yandan yakması gerektiğine mi inanansın?
...
Yoksa Hick gibi, Balondan atılan kum torbaları olan kötülüklerin, ahlaki yükseliş için var olduğuna mı inanansın?
...
Yoksa Leibniz gibi,Mükemmel olmayan insanın ezelden gelirken yanında eksik getirdiği olgular olduğuna mı inanansın?
...
Yoksa Augustine gibi, Hediye olan özgür iradenin bir yan etkisi olduğuna mı inanansın?
...
Yoksa Murray gibi, Gizli kalanın yokluğunda, insanoğlunun yaramazlık yapma isteği olduğuna mı inanansın?
...
Yoksa Stump gibi, Kötülüğün, kötü olduğunu öğrenmemiz için var olduğuna mı inanansın?
...
Yoksa Swinburne gibi,Daha büyük iyilikler için gözlemlenir kötülere müsaade edildiğini mi düşünensin?
...
Değerleri, varlık bırakmaktan üstün tutan
Tıpkı benim gibi
Temel sebebi varlık olan ontoloji yerine
Bilginin kaynağı ve kapsamı ile ilgilenen
Epistemoloji ile düşün.
Yenilmiş yaşamları bulmak yerine
Kötülüklerin kaynağı olan yasam amacını düşün
Kendin için düşün,
Kendin için düşün.
...
Düşün ki
Özgür iradenin olmadığı yerde ahlaktan, iyi / kötü veya doğru / yanlış davranışlardan bahşedilemeyeceğini bulasın.
…
Düşün ki
Hırsızlık, kibir, öldürme, yalan söyleme, cimrilik gibi insanların özgür iradeleriyle ilişkilendirilen fiillerin değil,
Değerli bir emanet olan ömür zamanının, amaçsız tüketilmesinin ve rastgele yaşamın tercih edilmesinin
Ve değer yaratmadan nefes almanın
En kötü kötülük olduğunu bulasın
...
Düşün ki
Tüm yenilmiş yaşamların, sorumluluk özgürlüğünde yüzen kötülüklerle beslendiğini
Tüm kötülüklerin aslında amacını sorgulamayan ve bulamayan değersiz yaşamdan doğduğunu
Bulanlardan olasın
...
Düşün ki
Apriori beklentisi, bir kaotizmin sonucu olmadan
Yenilmiş yasamlar gerçeğini
Özgür irade kavramının arkasında olan kötülüğün
Yaşam amacının eksikliğinde yeşerdiğini
Ve değer bırakmayan yaşamların acıttığını
Bulanlardan olasın.
YAŞAMIN AMACI
Başımıza kötü bir şey geldiğinde;
Olanı ciddi anlamda göğüslemek,
Olup bitenin altında ezilmemek,
Düşersek de hemen kalkmasını bilmek için
-Hayatı çekilebilir kılan-
Anlamlı bir yaşam amacına
Sahip olmalı, değil miyiz?
İşte tam da bu yüzden
Yaşamın amacı;
İyi olanı hâkim kılarak,
Kötü olanı da engelleyerek,
Hayatı yaşamaya değer hale getirmektir, bende.
İşte tam da bu yüzden
Yaşamın amacı;
Herkesin insanca yaşamasını sağlayan
Bir dünyayı var etmek için
Var olmaktır, bende.
BENİM YAŞAM AMACIM MI NE?
Benim yaşam amacım mı ne?
Hayattan uzun erimli beklentileri olmadan,
Var olan ile olması gerekenler arasındaki
Çelişkili mutsuzluğu yaşamadan,
-Sadece insana yakışan olduğunu bilerek-
Bir başkasının hayatına
Fayda katanla dokunmaktır.
Benim yaşam amacım mı, ne?
Başkaları benden iyiyi ve güzeli
Duysun, görsün diye değil,
Sadece yapılmaya değer olduğu için
Bir başkasının hayatına
Fayda katanla dokunmaktır.
Çünkü uğrunda yaşamaya,
Hatta ölmeye değecek tek hakikat:
Değerlerle tutarlı bir insan olmak
Ve ardında insanlığa fayda sunan
Varlıklar bırakmaktır, bende.
NE YAPARSAM MI HAYATIM ANLAMLI OLUR?
Ne yaparsam mı hayatım anlamlı olur?
Bu sorunun cevabı,
Nefes nefese bir üretkenlikle
Ardımızda insanlığa fayda sunan varlıklar bırakmak
Ve aynı zamanda değerlere sahip olan
Asil, üstün ve örnek bir insan olmak değilse,
-ne yaparsak yapalım-
Hayatı anlamlı bir şekilde yaşamak
Mümkün değildir, bende.
İşte tam da bu yüzden,
Uğrunda yaşamaya ve hatta ölmeye değecek bir hakikat:
Tüm insanların
- ömür sürmeye değer bir ortamda yaşamalarını mümkün kılan-
İnsanca bir dünyayı inşa etmek için
Ardında kalıcı eserlerle iz bırakmak
Ve çevresinde değerli etki yaratmaktır, bende.
AMAÇLAR VE ARAÇLAR
Yalan ve yanlıştan uzak (yani DOĞRU)
Ve gerekli çekiciliği bünyesinde bulunduran (yani GÜZEL)
Bir amaç için
Yapılmaya değer eylemleri (yani ANLAMLI)
Kötülükten uzak bir ahlaki anlayışla (yani İYİ bir şekilde) gerçekleştirmek
Değil midir, Yaşam Amacı?
Son nefesimize kadar,
Sahip olduğu potansiyeli -hem de limitleri zorlayarak- kullanmak
Ve çevremiz, ülkemiz hatta gelecek nesiller için
Arkamızda fayda sunan VARLIK ve DEĞERLER bırakmak
Değil midir, Yaşam Amacı?
Başarılı kişi,
Asil, örnek ve üstün bir insan olmak için,
Önündeki yıllara bakmadan
Ve arzuların tatmini işinde gerekli olan parayı amaçlamadan
Evet, evet! Amaçlarla, araçları hiç karıştırmadan
-Sanki yokuş aşağı iniyormuş gibi-
Neşeli bir tempoyla ömrünün sonuna yalnız yürüyen kişi değil midir?
YAŞAMAYA DEĞER HAYAT
"Neden daha ileri gitmeyelim" yerine,
"Nasıl daha ileri gidebilirim" diye
Düşünmeyi sevenlerdenim.
Evet, evet, evet!
Olanların sıklık ve şiddetini anlama
Ve geleceğe yönelik projeksiyon yapma
İmkânı veren
"Sonuçları" konuşma yerine;
Muhtemel olayların önüne geçme
Ve geleceğe doğru hamle yapma
İmkânı veren
"Sebepleri" konuşmayı
Tercih edenlerdenim.
Sonuçlarla,
Amaçlarımı sorgulayıp
Daha öteye gitmeyi istesem bile;
Sebeplerle gerekçelendirip,
Anlam katamadığım bir hayatı
Yaşamaya değer bulmayanlardanım.
YAŞAM KİTABINDAN ÖĞRENME
Bilgi sadece olanı tanımlar.
Düşünmek ise
-bir performans yaratarak-
Bizi sunulan bilginin ötesine ulaştırır.
İşte tam da bu yüzden,
Çok gelişmiş bir zihne sahip olanlar,
Hayatın her anına
Bir düşünce geliştirerek katılanlar
Ve tanımladığı hayat kurgusuyla
Kendi potansiyellerini açığa çıkaranlardır,
Değil mi?
O zaman
Tekil olarak bir davamız yoksa,
Hayata ilişkin bir kurgumuz,
Bir talebimiz, beklentimiz yoksa
Yaşam kitabından öğrenen
Bir okuyucu olamıyoruz,
Değil mi?
HAYATTAN MI NE İSTEYENİM?
Ben mi?
Hayattan mı ne isteyenim?
Teleolojik yaklaşıma
Sahip olmak yerine,
Neden bir amaca
Yönlendirilmiş olduğumu
Düşündüren sebeplere,
Evet sadece o kutsal sebeplere
Ulaşmak isteyenim.
– hani etiyolojik dediğim-
Ben mi?
Hayattan mı ne isteyenim?
Ne bir ihtiyacımı karşılama
Ne de bir şeyden kaçma gibi
Geleceğe ilişkin kaygılarım olmasa bile
Sana göre hala belki
Ontolojik muğlaklık kabul edilen
Yaşam yürüyüşümde,
Üstün insana bilgiyle ulaşarak
Kaybolup yok olmak isteyenim.
– hani epistemolojik dediğim-
BÜTÜNLERİN EKSİKLİĞİ
Arzu ettiğimiz her şeye,
Mümkün olan bütünere sahip olsak bile
Bir insanın hala kendini eksik ve mutsuz hissetmesi,
Yetinmeme duygusunu yaşama şımarıklığımızdan değil,
-hayata bir anlam verememenin yarattığı yoksunlukla-
Hala tam olamadığımızı bilmemiz yüzündendir, bende.
Ömür denilen seferde
İnsan rolümüzü aktif bir şekilde yerine getirmek için
Zamanın üzerimizden -elbette- yaşlandırarak geçmesi gerekir.
Ama geçen zamana bir anlam yükleyemezsek
Yarattığı o soğuk eksiklik,
Bizi çiğneyip geçer.
VAR OLMA SORUMLULUĞUMUZ
İnsanlığın ürettiği bu kadar bilgiye rağmen,
Binlerce yıl önce yaşamış insanların karşılaştığı
Kavga ve gürültüden kurtulamıyoruz.
Burnumuzun dibinde sayısız insan ölürken,
Kıkırdaması gereken çocuklar korkudan ağlarken
Aç olanları doyuramıyor, savaşları engelleyemiyoruz.
Efektif tarihin aktif öznesi olarak,
Hepimizin
Militer ruhla yakıp yok edenleri lanetleme
Ve yeryüzünü barış ve esenlik yurduna dönüştürme
Sorumluluğu var.
Evet, evet!
Başkalarının insanca yaşamalarını Var kılmak için
Var olma sorumluluğumuz var.
İDEALLERİ GERÇEKLİĞE DÖNÜŞTÜRMEK
Üzerimizden geçen her günün bizi yıpratıp yaşlandırdığı gerçekliğini,
Hayata bir anlam katarak telafi etmeye çalışanlardan değilim, sanırım.
İnsanlığın, sadece zihinsel, ruhsal ve duygusal tüm kabiliyetlerin
Zirve yapmasıyla anlam kazandığını düşündüğüm için
Ömür süren her insanın,
Yaşadığı toprağı medeni hale getirme misyonu olduğuna inanırım.
İşte tam da bu yüzden,
Gayret gerektiren bir arayış olan
Hayatın Anlamı:
Kendini değerlerle bütünlemiş, mükemmele ulaşmış iyi bir insan olmak
Ve ardında çevresine fayda sunan varlıklar bırakmaktır, bende.
İmkanlar alanı olan yaşamda, idealleri gerçekliğe dönüştürmek
Bizlerin müdahalesi ile mümkünse
Hayatın Anlamı:
-karşılıksız ve beklentisiz bir sevgiyle-
Bir başkasına fayda sunan iyilikler yapmaktır, bende.
YAŞAM AMACI İHTİYACI
Her bir insanı fert olarak ele aldığımızda,
-kendi mikro aleminde-
Benzer dertleri, beklentileri ve hayal kırıklıkları olsa bile
Bizleri birbirimizden ayıran tek şey
Tüm olup bitenlere
Eylemlerle verdiğimiz tepkilerdir.
Başına bir felaket gelen bir insanın,
Olup biteni anlamlandırması
Ve -doğal refleksleri göstermeden-
Olması gereken ideali eylemesi için
Bir yaşam amacına ihtiyacı vardır.
Evet, evet!
Tekil olarak bir davamız,
Hayata ilişkin bir kurgumuz yoksa
Yaşam okulundan mezun bir öğrenci olamayız!
HAYAT ANLAMSIZ DEĞİLDİR
Evet, evet!
Hayat anlamsız değildir!
Olup bitene
Kendi yaşamıyla anlam katmak istemeyenlere,
Ve bu yüzden amaçsız bir yalnızlık yaşayanlara
Sadece öyle görünmeyi sever.
Hayatın anlamı sorusu ise
Oturduğumuz yerden
Cevaplanan değildir, bende.
Her bir tekil birey,
Bu soruya
Kendi yaşamıyla karşılık verir.
Kendi kendisini yaşayarak,
Tercihleri ile cevaplar.
VAR OLMALI, VAR KALMALIYIZ!
Daha yaşanabilir
İyilik dolu bir dünyayı inşa etmek,
Ve yıkılanları sevgiyle imar etmek için
Var olmalı,
Var kalmalıyız!
Hakları gasp edilen deprem mağdurlarının
Eksiğini merhametle tamamlamak
Olmayanı ise dayanışma ile paylaşmak için
Var olmalı,
Var kalmalıyız!
Evet, evet onları!
Canı yanmış, üzgün yakınlarımızı
Şefkatle kucaklayıp,
Sevgiyle Var kılmak için
Var olmalı,
Var kalmalıyız!
GEÇMİŞTEN DEĞİL, GELECEKTEN SORUMLUYUZ!
İnsanoğlu olarak
Sahip olduğumuz yeti ve melekeleri
Tam olarak kullanamamış,
İsraf etmiş
Hatta kötüye kullanarak,
Başarısız olmuş olabiliriz.
Ama günümüzün insanları olarak bizler,
-Geçmişten değil,
Gelecekten sorumlu olduğumuzu bilerek-,
İyiyi sevgiyle büyütüp,
Onu hâkim kılacak eylemlerde bulunmalıyız.
İşte bu yüzden!
Bizlerden başka kimsesi kalmamış,
Depremzede vatandaşlarımızı
Akrabalarımız, yakınlarımız bilip,
Şefkatle onlara sahip çıkmalıyız.
YAŞAM MI NE?
Yaşam mı ne?
Bir imkânlar alanıdır!
Olup biteni beğenmeyip
Müdahil olmak isteyenlerin
Olanı, olması gerekenlere
Evet, evet ideallere dönüştürdüğü
Bir imkânlar alanıdır!
Doğru bir tercih,
İyi bir niyet
Ve güzel eylemlerle
Ardında faydalı ve kalıcı eserler bırakanların,
Soyut saygınlık kavramını,
Somut gerçekliğe dönüştürdüğü
-nihayetinde, ölümsüzlüğün kimlik bulduğu-
Bir imkânlar alanıdır.
BİZLER İDEALE TALİP OLMALIYIZ
Herkesin özgür olduğu,
Herkesin karnının doyduğu
Herkesin bir güven toplumu içinde nefes alıp verdiği
Adalete talebin olmadığı,
Sevgi ve merhametin hüküm sürdüğü
Savaşın, kavganın bulunmadığı
Bir dünya talebi,
Gerçekçi olmayabilir ama ideal olan budur.
Ve bizler, ideale talip olmalıyız.
İdeale olan ümidimizi tüketirsek,
Yaşama bağlanmak için bir gerekçemiz kalmayacağı için
Olup biten tüm olumsuzluklara rağmen
Ümidi yanlışlanamayan inancım
Bana şöyle fısıldar:
Yarınımız, geleceğimiz,
Geçmişimizden daha iyi olacaktır!
YAŞAM DENİLEN OYUNDA, AMACIN KADAR BÜYÜK OLUR UMUDUN
Tıpkı nesnelerin, şeylerin arasına
Hoyratça fırlatılmış bir oyuncak bebek gibi
Bu dünyada atılmışlık duygusunu yaşadığım anlarda,
“Umudumu Korumak” için
Ben kendi kendime şöyle seslenirim :
Yaşam neşesini kaybeden Yitik Bedenler gibi
Umudunu mu kaybedip, üşüyensin?"
Ey! Tüm potansiyelini sağlıklı İnsan Olmakta bulan!
Eğer yapmaya değer,
Anlamlı ve gerçekçi bir amacın varsa,
Ve amacın, başarı hazzını yaşamak istediğin bir öneme sahipse,
Ve amacın, herkese fayda sunma ve ortak iyi olma değerini kapsıyorsa,
Ve amacın, süreklilik içeren ilgi, sadakat ve bağlılık tutkusu sunuyorsa,
-Bütün zorluk ve sıkıntılarına rağmen-
İyi ki bu dünyadayız!
Hadi kalk, ayaklan!
İnsanlık onurunu ancak bir şeyler yapmakla gerçekleştirebiliriz!
Unutma! Yaşam denilen oyunda "Amacın" kadar büyük olur "Umudun".
ÖYLE BİR DÜNYA İNŞA EDELİM Kİ…
İnsan olarak,
Yeryüzünü imar etme
Sorumluluğumuzun olduğuna inanırım.
Çevreyi, insan eliyle
Yaşanabilir bir mekâna dönüştürmek olan…
Adalete talebin olmadığı,
Sevgi ve merhametin hüküm sürdüğü
Öyle bir dünya inşa edelim ki
-ömrün sürülmeye değer olduğu bu yerde-
Kimse birbirinden nefret etmesin,
Birbirine kin duymasın…
UMUTSUZ BİR HAYAT, AMAÇSIZ OLDUĞU İÇİN ANLAMSIZDIR
Yaşamın omurgasından
Umudu çıkarırsak,
Büyük bir işe talip olmak,
Olup bitene sabır göstermek
Ve alternatifleri bir gayretle reel kılmak için
Hiçbir gerekçemiz kalmaz.
İşte tam da bu yüzden,
Umutsuz bir hayat
Amaçsız olduğu için anlamsızdır, bende.
NEDİR Mİ ÖZLEMLE ARADIĞIM?
Hayvan, sahip olduğu bütün potansiyeli
Ne kadar iyi kullanan bir varlıksa,
İnsanda bir o kadar
Kendisine verilenle yetinmeyen,
-sınırları zorlayarak-
Haddini aşan bir varlıktır.
Evet, evet
En temel olan hakların
Hayat bulmasına imkân vermeyen,
Bu yetinmeme duygusu,
-zulmetmeme imkânı olduğu halde
Zulmeden tek varlık olan-
İnsanın
Kendini yok etme hastalığıdır.
Nedir mi özlemle aradığım?
Bugün dünyada karşılığı
Gerçekte var olmasa bile
Hiçbir kötülüğün yuvalanamadığı,
Hiçbir kötülüğün
Kendine kaynak bulamadığı
Yani mutlak ve saf iyinin
Bulunduğu yerdir!
Evet, işte o
Masum çocukların ölmediği yerdir!
ÖZGÜR KÖLE, HÜR İRADE
Özgür olsa bile
Aç olan herkes,
Birilerinin kölesidir.
Sözü olduğu halde,
Korkusundan susan herkes
Birilerinin kölesidir.
Bir hakikatin gerçekleşmesi için
Özgür iradesini bilinçle
İyilikten yana kullanan
Ve iyi, doğru ve güzel işleri
Örnek, asil ve üstün yaklaşımlarla yapan herkes,
Hürdür.
Örnek sayılan güzel eylemleri yapma işinde
-Kusur ve gevşeklik göstermeden-
Devamlılığı tutarlılıkla koruyan
Ve eylemleriyle insanlığa fayda katan herkes,
Hürdür.
Zaten özgür olan iradesini,
-Köleleştirici sistemlere karşı-
Sadece insan olmak için kullanan herkes,
Hürdür.
HİÇBİR ŞEYİ ZORLAMAYALIM MI DEDİN?
Akan akıyor, hiçbir şeyi zorlamayalım mı dedin?
Hayır, bu zihniyet olup bitene itaat,
Koşulsuz teslimiyete dönüşebilir.
İnsaf ve vicdan sahibi herkesin bildiği
Hak ve gerçeğin peşinden korkusuzca gitmeliyiz.
Evet, evet!
Değerlerin kendisini
Koruyacak bir mekanizmayı
Erdemli bir şekilde var etmek için
Bunlara karşı olan her şeyi
Tüm gücümüzle zorlamalıyız.
Evet, evet!
Haklının, hakkının muhafaza edileceği
Bir sistemin kurulmasına
Ve onun korunmasına
Karşı olan her şeyi
Tüm gücümüzle zorlamalıyız.
KEŞFEDİLEBİLİR EVRENİN VARLIĞI
Çabalarının amacı,
Evrendeki gizemlerin
Sebeplerini bulmak
Ve hangi aşamalardan geçerek
Önüne düştüğünü
Anlamak mı?
...
Hayır, hayır, hayır işte
Neleri keşfedeceğini değil,
Onu değil,
Bir virüsle yok olan
Aciz bir varlık olarak,
Evrenin kendisini değil,
Neden onun
Keşfedilebilir olduğunu
Düşünmediğini düşün
Hem de her şeyden önce
HAK, GÜÇ VE MERTLİK
Haklı olmak yerine
Güçlü olmayı dilemen,
Korkusuz olduğunu gösteren değil,
Bir üstünlük elde etmeyi istemendir!
Asıl mutluluk olan Mertlik değerini,
Önemsemeyip unutman ise
Güçlü olduğunu değil,
Onu bile özlediğini gösterendir!
bottom of page