top of page
KIRMIZI OJELİ
KARA KEDİ

KIRMIZI OJELİ
KARA KEDİ

Hakikat üzerine...
Rv.11

İthaf

Bir idealin taraftarını çoğaltmak için yaşayan herkese…

Önsöz

Yürüdüm, yürüdüm,
Gece sessizliğinin
Üşüten bir yorgan gibi üzerimi örtüp
Yıldızları yalnızlığıma konuk ettiği ormanda,
Evet, karanlığın günah gibi çöktüğü o ıssız yerde
Buldum, sonuncuyu.
On birinciyi…


“Anlaşılamayanları, özellikle anlaşılmasın diye anlatana ve kendi yalnızlığından başka dinleyeni de olmayana, Selam olsun” dedi, karanlıkta kırpan kocaman gözlerine bakarken biz.


Anlamıştım işte o zaman,
Benim gibiydi, eksik olmayanı bütünleyenlerden.
Hem de gülümseyerek dokunup gazabı müjdeleyenlerden.


Baktım, baktım
“Varlığa tutkuyla üşüşenlere sunduğun kutsal acıyı, eğer bu gece birisine vermeyi dilemediysen; kırık bir aynada kavgaya tutuşmuş benliklerinle, yıldızlı geceme misafir olmaz mısın, ey kara kedi” dedim.


“Ey örtüleri hışımla açıp içine oturan duru sakinlik! Bilinmeyeni söylemlerle anlatmak değil, bilinmezleri renklerle yaşamamak senin derdin” dedi büyüklenerek.


Baktım gülümsedim.
Baktı gülümsedi.

KIRMIZI OJELİ KARA KEDİ


BİLİRİM, MERDİVENİ OLMAYANIN YÜREĞİNİN ÖTESİNE YÜKSELMESİ ZORDUR


Suskunluğumla gülümseyerek konuştuğum kırmızı ojeli siyah kedi, nasıl da şüpheyle bakıyorum artık, seninle mezarımdan çıkmış gençliğime.


Batırdığın tırnaklarını kanla boyaman, sana göre hadsiz başkalarına küçümseme dolu uyarı, bana göre ise sadece kendine özen göstermemen, katılaştıran kalbini


Ey tırnaklarını kanla bulayan gençliğim, saldırganlığın korkusuzluğundan değil, sıkıntı verenlerle eğlence bulmandır, bende


Acımayı unutman ise güçlü olduğunu değil onu bile özlediğini gösterendir, bende.

...

Ey gözlerini kısıp içimi okumak isteyen aykırı kara kedi!


Aynı soydan gelmiş bile olsak -nezaket, sabır ve üstünlüğü öğrenmek uğruna-, ben mutluluğumdan uzaklaşıp sıradan ve sıkıcı bulduklarımın arasında oturanım.

...

Ey kendine emir vermeyi bilmeyen gösterişli kedi!


Zorbaları çiğneyip geçmekten çok hoşlansam bile günahlarından dolayı suçlamaya gelmediğimi hayretle karşılamalarını görmek ve sevgi irademin esiri yapmak isteyenim.


Bayağılığı uysallaştırmak ve güzelleştirmek hem daha zor bir amaç değil mi?

...

Bu zahmete neden mi girenim?


Ey içinde kara fırtınalar yaşarken sakin görünmeyi bilen kara kedi.


Bunu kendimi denemek ve ne olduğunu öğrenmek için yapanım. Çünkü mutluluk veren olmayan asalet, sadece başkalarıyla ulaşılan bir olgudur, bende.


Kendi kendimi yenip yukarı çekerek, yenilmez gücümün sinsi başarılarından uzaklaşıp, canlı canlı gömülmüş acılarla kusursuzluğa ulaşmaya çalışanım.

...

Ey kendisini kendisinden başkasına sevdirmeyen soylu kedi!


Yaptıkların kendini sevmenden değil, sadece loş hüzünler veren yalnızlığındandır.


Şu önümüzdeki, geçmişe doğru giden yola bak!


Üstün insana giden o taşlı ve uçurumlu yolda ilerlemektesin, en büyük yiğitliğin ise korkusuzluğun değil, arkanda bıraktığın bir şey olmadığını görmendir senin.

...

Hayır hayır işte! Her şeyi öğrenince değil, içindeki her şey uykudayken çıkılır bu yolculuğa.


Bilirim, merdiveni olmayanın kendi hayallerine tırmanması, yüreğinin ötesine yükselmesi zordur.

...

Ne zaman mı geçit vermeyen sarp dağlara çıkmak isteyeceksin?


Artık rastlantılar ve olaylar arasında kalanların değil, senin olanın sana dönmesini istediğin zaman…


İşte o zaman durup hüzünlü bir sesle mırıldanacaksın:


Tamammm! Hazırım, işte son kez çekiliyorum içimdeki kara fırtınanın içine


İşte orada, o çok şey görmek isteyenlerin çıkması gereken zirvede bulacaksın onu, o bilinmeyen gizemli olanı.


Evet, her şeyin ayaklarının altında parçalanarak dağılmış olduğu o yerde bulacaksın kendini, -yanındaki kendi ruhun gülümseyerek başını sallarken-

...

Senin gibi uyku sersemliği ve yabancı gözlerle bana bakanlara şöyle seslenenim ben:


Her canlıya sevgideki çılgınlığım mı size gülünesi gelen? Hayır, konuşmalarım avuntu veren türküler değildir.


Fazla değil, evet az bir zaman önce, bende bu yolun yolcusuydum.


Yaşayarak öğrenenim sadece. Anlatmamı hak etmediğinizi artık zaman fısıldasın kulağınıza

...

Düşüncelerimdeki mutluluk uçurumlarını mı isteyensin?


Hayır, ağırlığını taşıyamayacağını isteme benden. Olgunlaşması beklenen ham meyveleri zamanından önce hasat etmeyenim ben.


Hem daha şimdilik belirsiz ovalarda dolaşanı, başkalarına karşılıksız ve beklentisiz vermenin kusursuz güzellikler olduğunu bilmeyeni, nasıl yukarılara, yanıma çağırabilirim


Sen sadece kendi kendini yenince, artık yanında olmayanı hatırla, beni


EYLEMLER, AMAÇLARI KADAR DEĞERLİDİR


Ey iğnesiyle el sıkışan davetkar arı,
İnsanı diğer canlılardan ayıran Akıl ile
Sıradan insanların oturduğu zirvelerden,
Üstünlük çukuruna mı yükselmek isteyensin?
Önce sor kendine ve diğerlerine:
Ahlak,
İnsan olmak için gerekli bir şart olsa bile
     –özellikle adalet gereği karşılık vermek gerektiği durumlarda-
Öfkeyi yutmak olan asalet için
Yeterli midir?
Ey her şeyi süpürüp yok eden kara fırtına!
Hadi, hadi durma
Sor kendine ve diğerlerine:


Hiç zorunda olmadığı halde
Başkalarının hayatına dokunup
Onları düştükleri yerden kaldıranlar,
Onlar, evet o Üstün İnsanlar,
Bir üst seviye yaşam formuna,
Beklentisiz ve karşılıksız eylemlerle
İstemese bile kavuşanlar,
Değil midir?
...
Ey, düşen gölgelere tutunup yükselen!
Kör, dilsiz ve sağır bir insanı,
     -hem de hiç kimsenin olmadığı ve görmediği bir yerde-
Karşıdan karşıya, karşılıksız geçiren
İyilik,
Eylemi yapanın,
Kendi bedeninde salgıladığı
Bir hormonla bulduğu
Mutluluk dolu enerji midir, sende?
     -hani fizyolojik bulduğum -
Ey, uçurumdan yükselmek için aşağı bakan!
Yoksa başkalarının
Hayatına dokunmak olan
İyilik
     -bir başkasından gelen övgüde değil-
Eylemin sonucundan etkilenen
Muhatapların sayısı kadar etkili
Pozitif enerji midir, sende?
     -hani Metafizik dediğim-
...
Ey, dağ zirvesine doğru akan coşkulu ırmak!
Beklentisiz ve karşılıksız yapılan
İyilik,
     -kendince değerli bile olsa-
Fayda bulandan,
Yapanın kendi hayatına
İstemeden akıp geri dönen
Pozitif enerji midir, sende?
     -hani Metafizik dediğim-
...
Ne? Ne?
Sonuçları hesap ederek
Eylemde bulunmalarından dolayı
Haz elde etmek için
İyi davranışlar geliştirenlere
     -evet, evet o hedonistlere-
Ahlaksız ve kötü mü diyen, buldun beni?

Ne kadar da insafsız bir yargı
Ey yargılamak için kendiyle bile yarışan!
Şimdi sözlerimi dikkatli dinle!
Fiiller ile eylemler arasında
Fark olduğunu bilecek kadar
Yaşlı olanı, beni
Hadi, dikkatle dinle!
Ey durgun sularda girdap olmak isteyen!
Karşılıksız ve beklentisiz bir eyleme göre
Daha az değerli bir tercih yüzünden
Üstün insanın,
Hâl ile yaşadığı en değerli
Ve ileri seviye mutluluğu
Sadece kaçıranlar yapar onları bu, bende
     - merhametimle üzen beni.. .
Ey bozulan ama küsemeyen benlik!
Şimdi sözlerimi dikkatli dinle!
Uzun bir süreci kapsayan eylemler,
Mutlaka bir amacı içinde bulundursa bile,
Üstünlük olan asalette
Niyetin ve vicdanın
Önemli olgular olduğunu bilecek kadar
Yaşlı olanı, -beni-
Evet, dikkatle dinle!
Asıl maharet bilmek değil,
Herkesin yapamadığını
Yapmak olmalı, değil midir?
O zaman
     Adaletli olmak ile insaflı olmak
     İnsaflı olmak ile merhametli olmak,
     Merhametli olmak ile şefkatli olmak
     Şefkatli olmak ile hoşgörülü olmak
     Hoşgörülü olmak ile toleranslı olmak
     Toleranslı olmak ile fedakâr olmak
Kavramları tam olarak anlaşılmalı, değil midir?


Ey, çiçek tarlasında diken olmak isteyen!
Ey, kuşların konmadığı ağaç olmak isteyen!


Evet, eylemler amaçları kadar değerlidir.
Ama amacına ulaşan bir eylem
Arzu ettiği mutluluğa sonunda
Tutkuyla sarılıp kavuşamayansa,
Elimizdeki tek sermaye olan
Nankör Zaman,
Asıl amacın,
Ardında kalıcı eserlerle iz bırakmak
Ve bir başkasında değerli etki yaratmak
Olduğunu işte böyle kulağına fısıldar


İNSANCA BİR DÜNYAYI MI, İNŞA ETMEK İSTEYENSİN?


Ey, geçmişimi şimdi yaşayan görkemli kedi!
Kanla boyalı tırnaklarınla,
  - tüm insanların ömür sürmeye değer bir ortamda 
    yaşamalarını mümkün kılan-
İnsanca bir dünyayı mı, inşa etmek isteyensin?


Hem de insana yakışan onurun,
Görülmeyeni ruhuyla gören
Ve duyulmayanı kalbiyle duyan
Yüksek bir birey olarak
Hiçliğe gitmek olduğunu bilerek?


Ey kendini başkalarında keşfeden kara kedi!
Seküler dünyada bile bir karşılığı bulunan
Ve herkesin üzerinde fikir birliği sağladığı
Ahlâk değeri
     - hükümler ve davranış tarzları gibi-
Zamanla değişense,
Yanlış bilgilerden arınmış değerlere
İstikametle kavuşmak için
Gizemli bir yokluğun yönlendirmesine
İhtiyaç duymamız gerekli, değil mi?


Ey söylemeden alıp düşünen soylu ruh!
O zaman önemli olan marifet,
Hayatın gerçekliğini yaralayan
Bir söylem geliştirmek
Ve kendini göstermeyen o gizemli gerçeği
     - özellikle yoldan çıkmış hedonistlere-
Mantık, duygu ve belagatle
Anlatabilmek olmalı, değil mi?


Bu durumda düşünceyi özgürleştirmek
Ve yeni bir dünya inşa etmek için
Elindekini hatta zihnindeki bilgiyi bile
İhtiyaç sahiplerine vererek, evet tükenerek
Bilgiyle hiçliğin, büyüten mutluluğuna
Kavuşmak mümkün olmalı, değil mi?
Ben mi? Hayattan mı ne isteyenim?
Ey bendeki değeri, kendi varlığı olan kedi!
Teleolojik yaklaşıma
Sahip olmak yerine,
Neden bir amaca
Yönlendirilmiş olduğumu
Düşündüren sebeplere,
Evet sadece o kutsal sebeplere
Ulaşmak isteyenim.
     -hani etiyolojik dediğim-

...

Ben mi? Hayattan mı ne isteyenim?
Ey gözlerini kocaman açıp dinleyen kedi!
Ne bir ihtiyacımı karşılama
Ne de bir şeyden kaçma gibi
Geleceğe ilişkin kaygılarım olmasa bile
Sana göre hala belki
Ontolojik muğlaklık kabul edilen
Yaşam yürüyüşümde,
Üstün insana bilgiyle ulaşarak
Kaybolup yok olmak isteyenim.
     -hani epistemolojik dediğim-
Neyi mi öğretti varlığın?
Yürüdüğüm yola senle geri girsem bile
     -tıpkı esen rüzgâr, sıcaklığın değiştiği gibi –
Artık gençliğimdeki anı anlayamadığımı
Ve yaşam yolumun beni değiştirdiğini
Senle bilenim

...

Ne? Ne?
Emek harcayarak
Bendeki her şeyi öğrenmek mi isteyensin?

Hem de değerler, eylemler ve kavramların
Şımartılmadan kendini açmadığını bile bile?


Ey yaklaşanlara gülümseyen bir acı vaat eden!
Madem her şey değişiyor
Ve bir şey ikinci kez yaşanmıyor,
O zaman çok ciddi bilinç ve farkındalıkla
Her anı ilk defa ve son defa
Yaşadığını bilerek
Hayatın ve zamanın değerini bilenlerden ol!

...

Ey kulaklarını dikip dikkatle dinleyen kedi!
Hayata ve insanlığa dokunan kavramlar,
Zihin, duygu ve ruh dünyamızda
Küllenip kötürümleşmediyse,
Üstelik değer kavramları
Bize sadece yol gösteren değil
Aynı zamanda ateşleyip enerji verense
Ve davranışsal ölçü biriminin
En uç noktaları olan
Sevgi ve nefret arasında
Zaman yalpalayarak bunları yaşatansa,
O zaman hayatımızda bulunan
Terimleri, değerleri ve eylemleri
Benimle sorgulayanlardan ol!


Evet, tekrar sorgula ki
Yüreğinde besleyeceğin hâkim değerler
Farkındalık dolu bir bilinçle
     -özellikle gelecekteki zor zamanında-
Kulağına sevgimle fısıldayan olsun!


HAYATIMIZDA BULUNAN DEGERLERİ, BENİMLE SORGULAYANLARDAN OL!


Güzel yollardan kazandıklarını,
İyi amaçlar uğruna sarf eden
Namuslu insanlar,
Aynı zamanda,
Bir üst yaşam formuna ulaşmak için
-mutluluk ve mutsuzluğu dikkate almadan-
Doğru tercihlerde bulunan
Yüksek Amaç Sahipleri değil midir?


Çirkin bir iş yapmakta olduğunun farkına vardığında
-başkaları tarafından kınanmayı hak etmemek için-
Kendi kendisini sınırlayan
Ahlaklı insanlar,
Kendisini güzel huylar ile süslemeye rağbet eden
Ve sadece yükselmeyi hedefleyen
Güzel tutum sahipleri değil midir?


Beğenilen eylemlere bağlılık gösteren
Ve güzel davranışın sürekliliğinden sevinç duyan
Asil insanlar,
Aynı zamanda,
Bireysel menfaatini olumsuz etkileyecek bile olsa
-övgü veya yergiyi bir tutarak-
Doğruları sarsacak bir davranış sergilemeyen
Yüce Ruh Sahipleri değil midir?


Çevresine fayda katacak şekilde
İşleri hep olması gerektiği gibi yapan
Disiplinli insanlar,
Aynı zamanda,
Huzuru muhafaza etmek ve zayıfları korumak için
Potansiyelini en yüksek kapasiteyle kullanmada
Yeterlilik gösterenler değil midir?


Bulunduğu konumu dikkate almayan
Ve kendisini kimseden üstün görmeyen
Tevazu Sahibi insanlar,
Aynı zamanda,
Diğerlerine dokunan acı ve sıkıntıdan etkilenip üzülse bile
-söylem ve eylemlerinde bir sarsıntı yaşamadan-
Kendini başkalarına yardımcı olmaya adayan
Yumuşak Kalpliler değil midir?


Sadece övülen bir özelliği kazanmak için
Zorluklara yıpranarak dayanan
Tahammül sahibi insanlar,
Aynı zamanda,
Sıkıntılı durumlara direnç göstererek,
Zorluklara, hiçbir zorluk çekmeden katlanan
Sebatkârlar değil midir?


Çirkin bir davranışın sahibi olmamak için
Arzularının taleplerine yüz vermeyen
Sabırlı insanlar,
Aynı zamanda,
İnsani duygularına söz geçirip,
Tercih yapma ipini kendi elinde sıkıca tutan
Sükûnet Sahipleri değil midir?


Olanı bir telaş yaşamadan sakinlikle karşılayan
Ve -kazanım sunan bir fırsatı kaçırmamak koşuluyla-
Sükûnet içinde kalan ve aceleci davranmayan
Ağırbaşlı insanlar,
Aynı zamanda,
Çatışmalarda sert tutumu bırakan
Ve kibarlık ile uzlaşmayı tercih eden
Barışık ruhlar değil midir?


Öfkesini kontrol ederek kararlı ve dayanıklı kalan
Ve davranışlarına olumsuzluk taşımayan
Yumuşak Huylu insanlar,
Aynı zamanda,
Değerlerin korunması ve hakların savunulması işinde,
Tereddüt ve şüphe yaşamadan sakin kalan
Soğukkanlılar değil midir?


Hırsını sadece üstün işleri yapmakta kullanan
Ve asillere layık bir şekilde hakikati savunan
Gözüpek insanlar,
Aynı zamanda,
Olumsuz durumlara ait korkunun etkisinde kalmadan,
Yapılması gerekeni yapmaktan çekinmeyen
Cesaret Sahipleri değil midir?


Örnek sayılan güzel eylemleri yapma işinde
Kusur ve gevşeklik göstermeden devamlılığı koruyan
Tutarlı insanlar,
Aynı zamanda,
Hak edilen bir ceza ile karşılık vermeye gücü olsa bile
Tercihini hala iyilik yapmakta kullanan
Merhamet sahipleri değil midir?


Teslim edilmesi zorunlu olmayan şeyleri,
Bir başkasının yararı için gönüllükle harcayan
Bağış Sahibi insanlar,
Aynı zamanda,
Herkesin yararına olan işlerde,
Gerekli olanı muhtaç olanlara, kolaylıkla ulaştıran
Cömertler değil midir?


Bir zararı önleme veya zorunluluğu giderme işinde
Az bir miktarla yetinip fazlasını istemeyen
Kanaatkâr insanlar,
Aynı zamanda,
İmkanlarını bir başkasına vermekte tereddüt etmeyen
Ve birlikte tükettikçe mutlu olan
Paylaşımcılar değil midir?


MUTLAK VE SAF İYİNİN BULUNDUĞU YERDİR, ÖZLEMLE ARADIĞIM


Hakikate nasıl mı erişiriz?
Ey üstünlüğü asalette bulan görkemli kedi!
Gayret gerektiren bir süreç ile
Ortaya çıkan hakikati elde etmek
Aslında bir lütuftur, verilen.
Ama
-Tıpkı Aristo'nun logos ve ergon'u gibi-
Fark ederek seçme ve
Harekete geçerek eylemde bulunma ile
Hakikate sahip olmak için
O sahipliğin gayretini de göstermek gerekir.
Hakikat mı ne?
Ey kaşlarını çatıp sorgulayarak bakan!
Doğrulanması gerekli ön kabuller olsa da
Ümidi yanlışlanamayan inançlardır, bende.
Bir şeyin hakikat olduğunu nasıl mı biliriz?
Ey küçümsediğini tırnaklayan güzellik!
Hakikati keşfetme,
Onun çerçevesini belirleme
Ve onun hakkında konuşma
Yetkinliğine sahip olan insan
Bir hakikate erişmek için
O sahipliğin
Gayretini göstermesi gerekir.
Bu yüzden hiçbir yeti kullanmadan
Elde edilen her şey
Hakikat değil taklittir, bende.
Bir şeyin hakikat olduğunu nasıl mı doğrularız?
Ey şüphesi kendinden büyük soylu ruh!
Akıl ve beş duyu haricinde
Vehim, hayal, fikir, bellek ve hafıza
Yetilerini kullanmayana,
Ve denetim mekanizması kurmayana
Anlatılamayandır bu, bende.

...

Hakikate neden mi ihtiyaç duyarız?
Ey gözlerini açıp kocaman bakan!
İnsanlığın hak mücadelesi,
Aslında kendisine yol gösteren
Bir hakikat uğruna olmalı, değil midir?

...

İnsanların zulme uğramasına itiraz ettiren
Ve bu itirazı temellendiren hakikat,
Bizleri, verdiği mücadele gücüyle
Sonunda özgürlük hakkına
Ulaştıran değil midir?

...

İhtilaf edilen konularda
     -kişilerin isteği, heva ve hevesi ile değil-
Bir çözüm kriteri olsun
Ve hak ve hakikat hizalansın diye
Hakikate ihtiyaç duyanlarız.


Evet, evet
Çözülemeyen ihtilaflarla,
Anlaşmazlıklar büyümesin
Ve insanlar bölünmesin diye
Hakikate ihtiyaç duyanlarız.

...

Hakikat ile erdem ilişkisi mi ne?
Ey kalbinin güzelliği yüzüne vuran!
Hakkı ve hakikati,
Batıl ile karıştırarak pazarlayanlara
Erdemli demem ben.
Bu hakikatin hakkına tecavüzdür, bende


Hak ve batıl arasındaki
Bilgi gerçekliğine,
Zihinsel gayretle erişmektir, Erdem.


İşte tam da bu yüzden,
İlke ve prensiplerin var olduğu
Ve bizim gayretimizle keşfedilebilir
Şeffaf bir dünyada,
Gizemlerin içerisinde yuvalanan
Hakikat,
Erdem ile ortaya çıkandır, bende.

...

Ne zaman mı hakikatin peşine düşeceksin?
Ey bendeki benzerliği zaten kendisi olan!
Hakikatin fısıldaması ile
Bir hakkın gerçekleşmesi
Senden istendiğinde!

Evet! Bu böyledir,
Ama sorma daha fazlasını,
Ontik bakışınla anlayamayacağını…

...

Hakikat için cesur olmak mı gerekir?
Ey karanlık ama korkusuz ruh!
Evet, evet, evet işte!
Erdemin en zirvesini tutanlar,
     -O kahraman ruhlu yürekli insanlar-
Sırf bir başkası
Mahrum olduğu bir hakka
Kavuşsun diye
Hakikati söyleyerek
Yok olanlar, değil midir?


İşte tam da bu yüzden, cesaretin hakikati:
     Söylenmesi gerekeni,
     Olması gereken yerde
     Ve zamanında söyleyebilmek, değil midir?

...

Neden mi hakikat istenmez?
Ha, ha, ha!
Ey adalet düşkünü tırnaklı kara kedi!
Bilmezmiş gibi sorma
Hakikatin düşmanı çoktur da ondan.


Dünyadaki bütün sistemin
Hak üzerine hareket ettiğini bilse bile
Özellikle gücü bulunduran
Erk için tehlikedir, bu.


İşte bu yüzden
     -büyük bir gayretle aranan bir arayış olmasın diye-
Hakikatlerin,
Herkes tarafından doğru bilinen
Yanlışlar kalmasını, ister dururlar.

...

Herkes için daha iyi bir yaşam nasıl mı mümkün olabilir?
Ey düşmanına ölümden soğuk bakan!
Hakikat dediğimiz şey
Tarih boyunca
Tek veya bir grup kişinin
Söylem, iddia ve gayretiyle
Ortaya çıkan bir şey değil midir?


Evet, işte bu yüzden
Herkesin uğruna ömür geçirmeyi
Dileyerek çalıştığı zaman
Mümkün olacaktır, o mümkün olmayan.

...

Hakikat arayışı mı aslında, çatışmaları körükleyen?
Ey her şeyi güzelliği ile yutan kara delik!
Aksine
Hakikatin gölgesi
Her bir kişinin zihnine
Farklı renkte düşmesi zenginliktir.


Bu çatışmalar,
Sadece
Görüşlere tahammül etmeyi
Ve onları
Muhtemel bir hakikat olarak görmeyi öğrenemediğimizdendir.
Normalde
Hakikat arayışında
Hiç kimse görüşleri nedeniyle
Kınanmamalı değil mi?
O zaman bugün yaşanan ne?


Hmm, Suskunluk mu verensin yine.
Hakikat arayışında neyi mi yanlış yapanlarız?
Ey yanlışı kibriyle doğru yapan rüzgar!
     -Antinomi ile-
Zihinlerin farklı üretimlerde bulunarak
Spekülasyon yapmasını değil,
Onu değil,
Ulaştığı kendi doğrusunu
Mutlak hakikat diye
Bir başkasına empoze etmeleridir,
Yanlış bulduğum.

...

Hakikate mutlak anlamda kim mi sahiptir?
Ey mutluluğu sevmediklerinden çalan!
Tez üretme kabiliyeti olmayan
Ve fikirlere saygı duymayan
İlkel insanlar hariç,
Hepimiz, bu iddiada ve gayrette olabiliriz.

...

Hakikat nasıl mı aranır?
Ey bir eliyle çekip öbürüyle iten kedi!
     Aklın ilkeleri,
     Doğanın ilkeleri
     Ve etik/ahlâki ilkeler ile
Düşünce geliştirmeli
Ve bunların arasındaki
Uyumu dikkate alarak
Hakikat arayışına girmeliyiz!


Epistemolojik olarak
Bilginin zihnimize gelmesi,
İçselleştirilerek özümsenmesi
Ve sonunda bizi var etmesi istenerek...
...
Hayır!
Su hakkında konuşmak
Susuzluğu gidermez.
Hakikat arayışı farklı bir süreçtir, bende.

...

Nedir mi bu süreç?
Ey tırnaklarını sevdiğine bile batıran kedi!
Kişi önce bilgiye erişecek,
O bilgi, bir gayretle hakikate dönüşecek,
O hakikat, bir ahlak dünyası inşa edecek
Ve sonra bu ahlâkla olgunlaşan kişi
Bütün hakların tahakkuk ettiği
Yaşanabilir bir dünya inşa edecek.
     Bu yetmeyen mi, sende?

...

Nasıl bir yeni dünya mı isteyenim?
Ha ha! Ey karanlığı varlık ateşim olan!
Bir sistem
Nefret üzerine oturursa
Orada barış ve esenlik olmayacağı için
Hakikatin içerisinde
Sevgi ve şefkat duygusu bulunmalıdır.


İşte bu yüzden
Bugün dünyada karşılığı
Gerçekte var olmasa bile
Hiçbir kötülüğün yuvalanamadığı,
Hiçbir kötülüğün
Kendine kaynak bulamadığı
Yani mutlak ve saf iyinin
Bulunduğu yerdir, özlemle aradığım.


YAŞAMIN AMACI, MÜMKÜNLERİ GERÇEKLİĞE DÖNÜŞTÜRMEKTİR


İnsan neden mi anlam arayışına girer?
Ey mutsuzluğu kendi dileği olan kedi,
Hayatın verdikleri ile
Beklentiler arasındaki farklardır,
Seni böyle konuşturan.


Hayattan
Uzun erimli beklentileri bulunanlar,
Var olan ile olması gerekenler
Arasında kalarak
Çelişkili mutsuzluğu
İşte tam da böyle yaşar.
Ne, ne!
Arzu edilenlere rağmen
İnsan bir yere varacaksa,
Ona sadece, sadece
Elindekilerle mi ulaşır?


Ey her şeyi bilen asi gençliğim!
Hayır değil. Değil işte!
Yetinme duygusu olan tatmin,
Hem zihinsel hem de duygusal
Olarak yaşanan değildir, bende.


Anlam arayışında olan kişi
İçinde bulunduğu şartları
İyileştirmeyi değil
Hayır onu değil,
Kendini yükselterek,
Daha üstün bir insana
Ulaşmaya seyredendir, bende.
Neden mi böyle söyledim?


Ey kuşkusu yaşanmazlıklar olan!
     İmkanlar alanı olan
     Yaşamın amacı
     Mümkünleri gerçekliğe
     Dönüştürmektir de ondan.
Nasıl mı anlamı bulduğumuzu biliriz?


Ey her şeyden üstün bulduğum gençliğim!
Anlam denilen şey
Bir başkasında gömülüdür.
     Bir başkasının hayatına
     Fayda katanla dokunduğunda
     Ortaya çıkanda bulacaksın, onu.


Başkasına dokunarak
Verilenlerde değil,
     Onun hissettiklerinin
     Kendine yansıması olan
     Mutlulukta bulacaksın, onu.


Evet, evet
Anlam işte bunu arayıştır.
Zihinsel anlamın hakikati,
Duygusal anlamın ise
Mutluluğu bulduğu bu yerde...
Hayatının anlamı ne mi olmalı bence?


Ey aceleci bakışlarla üstümü arayan!
Sorduğunu bende değil,
Etrafta ihtişamla görülen her şeyde
Ve tüm yaşananlar içinde ara, bunu.


Hayata anlam katan işaretler,
Arayış içinde olan kişiye
Zaten yardımcı olan
Değil midir?


Evet, işte bunlar!
Anlam, arayış içinde olana
Bir gayret sonucunda verilen
Değil midir?
Neden mi bu gayreti göstermelisin?


Ey büyüklenen ruh!
İnsanın içerisinde
Sürekli tetiklenen hisler olduğunu
Bilmezmiş gibi sorma, bunu bana.


Bu hisleri ne kadar canlandırırsan,
Bir o kadar Üstün İnsan olduğunu
Bilmezmiş gibi sorma, bunu bana.


Üstün İnsanlığın,
Zihinsel, duygusal ve ruhsal
Tüm kabiliyetlerin
Zirve yapmasıyla erişilen
Bir olgu olduğunu
Bilmezmiş gibi sorma, bunu bana.

...

Ne! Yaşanılanlar mı seni böyle yırtıcı yapan?


Ey tırnaklarını kanla boyayan gençliğim!
Bazı yaşanan zorluklar
Merhametsiz hislerin artmasına
Sebep olsa bile
Yaşanan tüm zorlukların
Kişi üzerindeki etkisinin kalıcılığı,
Yaşanana verilen tepkiyle ilişkili
Olmalı değil mi?
Hayır hayır hayır!
Ey tepkisi ümidinden büyük gençliğim!


Olup bitenler
Bizlerin yaşamı olsa da
Çamurdan çıkmak bize aittir.
Sadece ayağa kalkıp hareket edenler,
Daha iyi olan bir şeyden
Pay alanlardır, değil mi?

...

Ey gururuyla hırçınlaşan kanlı kedi!
Yine de ümidini kaybedenlerden olma.
Sürünmeyi bırakıp
Hemen düştüğü yerden
Ayağa kalkanlardan olduğunu
Ne kadar da çabuk unutmuşsun
İşleri kendi haline bırakanlardan,
Ve olayların geçmesini bekleyenlerden,
Evet, evet
Hayatının kontrolünü kaybedenlerden
Ne kadar nefret ettiğini
Sana ben mi hatırlatmalıyım?


Hadi hadi, ayaklan!
Yarına ümit ve sevgimizle
Uzaktan bir yakınlıkla
Hep umutlu bakalım


Hadi, hadi ayaklan!
Öyle bir yaşam sürelim ki
Başkaları bizden
Sadece iyiyi ve güzeli
Duysun, görsün diye değil
     -duyu organlarının haricinde-
Tatmin olma duygusu bulunduran
Bir hâl içinde
Uzaktan bir yakınlıkla
Kavuşanlardan olalım!


Hadi, hadi ayaklan!
Asıl erişilmesi istenen
Onurlu ve anlamlı bir hayata,
     -tıpkı sevgi, mutluluk gibi-
Görülmeyen ve dokunulmayan
Metafizik bir hâle
Uzaktan bir yakınlıkla
Kavuşanlardan olalım!


İNSAN, SINIRLARI ZORLAYARAK HADDİNİ AŞAN BİR VARLIKTIR


İnsanları
Hangi değerler dizgesiyle donatırsak,
     -sulha ve ıslaha kaynaklık edecek-
Hangi iradeyi onlarda yuvalandırırsak,
Kişi artık
İyiliği, bilgiyi ve adaleti tercih eder?
Daha iyi bir insanı nasıl var mı ederiz?


Hayvan,
Sahip olduğu bütün potansiyeli
Ne kadar iyi kullanan bir varlıksa,
İnsanda bir o kadar
Kendisine verilenle yetinmeyen,
     -sınırları zorlayarak-
Haddini aşan bir varlıktır, bende.


Evet, evet.
Aramızdaki kötülüğün ve şiddetin kaynağı da
İşte bu yetinmeme duygusudur, bende.
….
İşte bu, işte bu!
En temel olan hakların
Hayat bulmasına imkân vermemesi,
İnsanın kendini yok etme hastalığıdır.
Doğru dediğimiz şey,
Bizlerin değişebilen yargısı ise
Varlıkla ilişkili olan hakikat
    -bizlerden bağımsız-
Değişmeyen ve evrensel değerlerdir, bende.


Etiyoloji,
Ahlaki davranışların kendisini değil,
Neden öyle davranmanın gerektiğini
Sebepler ve gerekçeler ile bilmek ise
Üstün insan,
Tercihler arasından daha kalıcı olanı,
Daha yararlı olanı
Özgür iradesi ile seçmeye çalışandır, bende.
….
Ebediyen var olmanın
‘bedensel var olmak’ olmadığını bilenler,
     -işte bu üstün insanlar-
Madde yerine manaya,
Reel yerine ideale
Eğilim gösterenlerdir, bende.


Evet, evet
Üstün insan,
Adalete talebin olmadığı,
Merhametin egemen olduğu dünyayı isteyerek
İdeal olana talip olanlardır, bende.
….
Herkes üstün olmaya talip olabilir mi?
Evet, aslında her bir insan
     -bütün potansiyeli ile-
Daha yaşanabilir bir dünya inşa etme amacına
Katkıda bulunmak için vardır.


Varlığını da buna borçludur.
Evet, ortak iyiyi var etmek,
İnsan olmanın gereğidir, bende.


Üstün olan,
Tercihler arasından
Daha kalıcı ve yararlı olanı
Seçmeye çalışan,
Onurlu kişilerdir, bende.


Üstün olan,
Tecrübeye dayanan
Ve aklını kullanma cesaretini gösteren
Şerefli kişilerdir, bende.


Ama üstün insan
Bir iyiyi sadece eylemlerle üreten değil
Aynı zamanda, o iyiyi hâkim kılacak
Eylemlerde bulunanlardır, bende.


Ayağa kalkan ve yaşamda bir mesafe alan,
Üstün insanlar
     Gerçekleştiremeyeceklerine sabır
     Yapabileceklerine için ise cesaret
Duygusu gerektiğini bilenler değil,
     -bu ikisinin arasındaki farkı görerek-
Zamanında doğru tercihte bulunan
      Basiret sahibi kişilerdir, bende.


Var olmak ve var kılmak,
Eylemlerimizle gerçekleşense,
Değerlerle donatılmış üstün insan
     -yaşamda bir pozisyon almak ve bir kimlik peşinde koşmak yerine-
Bir değerin gerçek değerini
Davranışlarıyla gösterenlerdir, bende.


BİR İDEALİN TARAFTARINI ÇOĞALTMAK İÇİN YAŞAMAKTIR, ANLAMLI HAYAT


Ey yalnızlığın karanlığında sevgisiz üşüyen!
Hayır, değerli dediğim gerçek bilgi değil o!
Gerçek bilgi zamanla ve mekanla değişmeyendir işte!


Hakikat dediğimiz gerçek bilgi,
     Islah eden,
     Sulha imkân veren
     Ve insanlığa fayda katan
Evrensel değerlerdir, bende.
Ey kocaman gözlerle bakan kara kedi!
Evet, aranandır o!


Ancak insanların çoğu,
Kendi elinden tutup ayağa kaldıran
Ve önlerini aydınlatan bu hakikatlere,
Çilesini çekmeden sahip olmayı ister durur.
….
Ne mi yapmalıyız?
Hani her şeyi olduğu gibi bırakıp…


Ey kanla boyanmış tırnaklı kedi!
Önce aklı doğru bilgiyle donatmalıyız.


Çünkü yeteri kadar doğru verimiz varsa
Aklımız onu işleyebilir, değil mi?
Hayır, hayır
O zaman hiçbir yetimizi kullanmadan
Elde ettiğimiz her şey hakikat değil,
Sadece taklittir, bende.
Alınan bir bilgiyi,
Zihninde denetim mekanizmasını kurmadan 
Ve doğruluğunu tasdik etmeden kullanan bir kişiye
Güvenli bir yaşam yoktur da ondan.
….
Ey derin karanlığı zaten kendi asaleti olan üstün kedi!
Yeni bir bilgiye kucak açmadan önce,
Ayağımıza bağ olan, bizi tutup geri çeken
Ne kadar yanlış düşünce ve eylem varsa,
Bunların zihnimizden
Öncelikle süpürülmesi gerekmez mi?
Ey küçümsemesini bile başkalarına layık görmeyen!
Bir bilginin hakikat olarak ortaya çıkabilmesi için
Öncelikle bilginin doğruluğunun
     -bir iddia olmanın ötesine taşınıp-
Doğrulanabilmesi gereklidir,
     Hani akletmek dediğim.
Akletmek mi ne?
Ey güzelliği arayışı olan, iyi dinle!


Zihinsel bir süreç olan Akletmek,
Tecrübe, insanlardan edinilen veriler ve akıl yürütme ile
Bizleri doğrulama veya yanlışlama sürecine götürendir, bende.
Hayır, yeterli değil bu!


Ey soğuk rüzgarların sahibi!
Hayatta doğru tercihte bulunmak için
Sadece doğru bilgiye erişmek
Ve aklımızı doğru dürüst kullanmak da yeterli değildir.
Hakikatin varlık bulması için
Kişinin potansiyelini açığa çıkarması da gerekir, bende
Ey düşmanını yok etmek için kendine saklayan!
Evet, tam da öyle!


Sadece bir amacı olan ve misyon yüklenmiş kişi,
Doğru bilgiye erişerek,
Yeti ve melekelerini doğru kullanarak,
Kendi potansiyelini açığa çıkarabilir.
Ey, kendi kendini yıkıp yok eden kara fırtına!
Üretme kapasitesi olan potansiyel,
İrade, gayret ve azim gerektiren bir süreç ile ortaya çıkandır, bende.
Beğenmedin mi?
Sendeki yıkım gücüne bakman, anlaman için yeten aslında.
Ne! Göreceli mi? Gerçek bilgiyi bulduğumuzdan emin olamaz mıyız?


Ey anlattıklarımı, anlatmadan, anladığını bildiğim!
Çünkü gerçek bilgi dediğimiz hakikat
Keşfedildiği zaman mutlaka bizden bir şeyler yapmamızı ister. Bu yetmeyen mi?
Hayır, hayır
Zıtlıklar arasında ayrım yapma gücünü veren değerler,
Kişinin kalbinde yeşermemiş ise
Tutum seviyesindeki bilgi
     -mutlak anlamda bir hakikate dönüşmediği için-
Fayda sunan bir eylem olarak ortaya çıkmaz, işte.
Ey soyluluğu değerlerde bulan asil ruh!
Önce şu soruma cevap vermelisin:
     Bilginin gerçekliğine mutlak anlamda kaynaklık yapmalı 
     Ve keşfedilen potansiyel ile insanlığa fayda sunmalı, değil miyiz?
Ey varlığımı kendi arayışında bulduğum!


Kendi yaşantımızı
Keşkelerin toplamından ibaret kılmak istemiyorsak,
Bilgiye erişen,
Değerleri iradesiyle üreten
Ve ürettiklerini hayat ırmağına 
Eylem olarak katan olmamız gerekir, değil mi?
İşte bu! İşte bu!
Bir idealin taraftarını çoğaltmak için yaşamaktır, anlamlı hayat!


Erdemi ve erdemliyi koruyacak mekanizmayı yaratmak için yaşarken,
Bu idealin taraftarını çoğaltmak içinde çaba harcamalıyız!


MUTLAK GÜÇ, KUDRET VE DÜZEN, SADECE EVRENDE GÖRÜLENDİR!


Ey öfkeyle çevresine bakan kara kedi!
Mutlak iyi,
Mutlak kudret sahibi
Ve mutlak bilgi sahibi olan bir varlığın
Yarattığı dünyada
Bu nitelikleri görmek mi isteyenlerdensin?


Hem de
Bu niteliklere sahip olmayan bir varlığın,
İlahi olma niteliği yoktur diye haykırarak
Yarattığı dünyada
Bu nitelikleri görmek mi isteyenlerdensin?


Ey olup bitenler için sebepleri arayan karanlık öfke!
Kudret sahibi iyi olan ve her şeyi bilen varlığın
Bu niteliklerini gördüğümüz tek alan
-bizim yaşadığımız dünya olmayan-
Sadece kozmik sistemdir.


Evet, evet!
Bu mutlak kudretin, mutlak bilginin ve mutlak iyiliğin
Bütün inceliklerini, tüm zarafeti ile gördüğümüz tek alan
-kaostan evrilen kozmik bir sistem olan-
Sadece evrendir.


Böyle yaratmanın,
Ancak bilgiyle ve kudretle olabileceğini düşündüren tek alan
Sadece evrendir.


KÖTÜLÜKTEN SORUMLU TEK VARLIK, İNSANDIR!


Ne! Ne!
Yaratıcının olmadığını mı itiraf edenim!


Hayır, değil işte.
Yaratıcının bu dünya ile irtibatı olduğunu
Kabul eden bir inancın mensubu olan
Ben;
Dünyada bunları göremiyoruz
Ama evrende var diyorsa,
Aslında yaptığım şey inkâr değil,
Sadece bir feryattan ibarettir.
Neden mi bu dünyada bu nitelikleri göremeyenleriz?


Evet, gerçekten göremiyoruz!
Dünyada görseydik zaten
Tarihimiz bu kadar Peygamber'e konu olmaz,
Ve bu kadar kutsal kitap elimizde bulunmazdı, değil mi?

...

Neden mi bu dünyada bu nitelikleri göremiyoruz?


Ey yoksunluğun soğuk rüzgarıyla sert esen!
Çünkü bu dünyayı imar etmekle
Yani ahlâki bir düzen inşa etmekle görevli olan
-Yaratıcı değil-
İnsandır, bende.


Evet, evet!
Ahlaki bir dünyada
İlkeler koymakla yükümlü insan,
-Kötülükle ilişkili-
Olup bitenden sorumlu olan tek varlıktır, bende.


MUTLAK İYİ OLAN YARATICI VARSA, BU KADAR KÖTÜLÜK NEDEN Mİ VAR?


Mutlak iyi olan Yaratıcı varsa, bu kadar kötülük neden mi var?


Ey yaşadıklarına suçlu arayan karanlık ruh!
Bu dünyada olup bitenin faturasını
Bunun gerçek öznesi olan
İnsana kesmelisin,
Yaratıcıya değil.
Neden mi, böyle dedim?


Çünkü denmiş ki;
     İyilikler Ondan, kötülükler kendi nefsinizdendir


Evet, evet, denmiş ki;
     Meydana gelen bütün kötülükler, kendi ellerinizle kazandıklarınızdandır


Yoksa “hayır ve şer Yaratıcıdandır” mı dediler sana?
Değil işte, değil!


    İyilikler O’ndan,
    Kötülükler ise özgür iradeli insandandır!


YARATICI, KÖTÜLÜKLERİ DE Mİ YARATANDIR?


Ne, ne!
“Yaratıcı, kötülükleri de mi yaratandır” dedin?


Ey, öfkesini birisinden çıkarmak isteyen karanlık fırtına!
    -Onun egemen olduğu, 
    Hâkim olduğu alanın içerisinde olsa bile 
    Ve bilgisi olmadan hiçbir şey var olmasa bile-
Gerçekleşen tüm kötülükler,
Onun rızası içerisinde olduğu anlamına gelmez!


Ey, olan her şeyin rengini kaybedip küsen!
Özgür iradeye sahip olan insana,
Kötülüğü yapma diye fısıldasa bile,
Ama ben, onu yapacağım diyense
Sadece ona engel olmayandır, O!


Yani tüm kavramları yaratan
Ve varlık bulduran olsa bile,
Tercih ve eylemlerimizle rolleri seçen bizleriz!


YARATICI, KÖTÜLÜĞE NEDEN Mİ İZİN VERİYOR?


Mutlak anlamda
Güç ve kudret sahibi,
İyilikle donatılı
Ve her şeyi bilen bir varlık olan
Yaratıcı,
Neden mi kötülüğe izin veriyor?


Ey, üstün insan olmayı sebepsizlikle yalnızlaştıran!
Kozmik sistemde mutlak hakimiyeti olan Yaratıcı
     -insana havale edilenlere ve insandan talep edilenlere 
     onun sınavı, onun imtihanı diyerek-
Ahlaki düzenimiz olan dünyayı
Bizlerin başarısı ve başarısızlığına bırakmıştır da ondan


KÖTÜLÜKLER, KİTAPTA MI YAZILIDIR?


İster bizim kendi varlığımızda,
İsterse dış dünyada
Herhangi bir kötülük meydana gelirse
     -Olan meydana gelmeden önce mutlaka bir kitaptadır diyerek-
Başımıza gelmeyen her şeyi, önceden yazılı mı yaptılar, sana?
Önce mi dediler, sana?
Ey kızgın yürekle, adalet isteyen kanlı kedi!
İnsan yaratılmadan önce mi,
Olay meydana gelmeden önce mi, sence?
Ey sevdiğini terk etmeden kaybeden, kanlı kedi!
İnsan yaratılmadan önce
Her şey o insan için takdir edildi ve yazıldı dersek,
Ahlaki bir insan olma sorumluluğumuz ortadan kalkmaz mı?


Ey inanmadıkları gerçek olan hırçın kedi!
Bir olay meydana gelmeden önce bir kitaptadır ifadesini
     -Tıpkı Einstein'ın “Tanrı zar atmaz” dediği gibi-

Her olayın, bir tabiat kanunu ve bilim yasası var diye kabul edersek
O zaman insan
Her şeyin bir yasaya bağlı olduğunu bilendir.
      -İşte Kaza ve Kader denilen-


Dolayısıyla insan
Neyin, hangi şartlar altında, neyi üreteceğini bilendir.
     -İşte Kaza ve Kader denilen-


İşte kaza ve kader
    -Bıçak keser, su boğar, ateş yakar gibi-
Varlığa hükmün giydirilmesidir, bende.


“Meydana gelmeden önce mutlaka bir kitaptadır” olan,
Yaratıcı tarafından tanımlanan, bilimsel yasalar ve tabiat kanunlarıdır, bende.
     -Her şeyi kusursuz bir nizam içinde gerçekleştiren üst bilgi-


KÖTÜLÜK, İYİ OLANI TANIMLAMAK İÇİN VAR OLANDIR


Hayır, bu mantıklı değil!
Bir trafik kazasında babasını kaybeden bir çocuğa,
“Bu böyle yazılmıştır, yaratıcının takdiri bu” dersek
Zihinlerde nasıl bir yaratıcı tasavvuru çizeriz?

...

O zaman kötü olaylar neden mi var?


Ey, varlığını kaybedip güzellikler yüklenen siyah kedi!
Gerçekçi bir dünya kurmayı amaçlayanların,
Bir şekilde üstesinden gelmesi gerekenler olduğunu 
Bilmesi için vardır, bende

...

İyi mi nedir?
Kötü olmayandır…


O zaman kötülüğün varlığı
Yaşanılacak iyi bir dünyayı inşa etmek için
Gerekli olan, değil midir?

...

Ey, gece gözlerle bana bakan!
O zaman kötülüğün var olduğu dünyada
Erdemli ahlaklı bir yaşam kurmak
Bizim işimiz,
Bizim görevimizdir, değil mi?


Ey, gece gözlerle bana bakan!
Ama bunun için
İlahi olanın desteğini talep etmek de
Bizim görevimizdir, değil mi?


İNSAN KÖTÜLÜKLERİN, GERÇEK FAİLİDİR!


Kötü tercihlerle kazananlar olduğuna mı inananlardansın?
Hayır, hayır
Suyun kazası ve kaderi,
Hem boğması
Ama aynı zamanda insanın susuzluğunu gidermesidir.


Yani su insanı boğabilir
Ama biz insanı boğmayacak şekilde
Yani bütün yaşama kaynaklık edecek şekilde kullanırsak
Bu faziletli, erdemli bir yaşam olur.


İşte en ideal formu,
En uygun olanı kullanmak
Erdemdir, bende.


O zaman şunu diyebilir miyiz?
Özgür iradesiyle kötülüğü yapmasından değil
Kötü sonuçları olanı tercih etmesinden dolayı,
     “İnsan kötülüklerin, gerçek failidir!”


Kötü tercihlerle kazandık sananlar,
Aslında kendi kendilerini
Sonsuz mutsuzluğa mahkûm edenler, değil midir?


KÖTÜLÜĞÜ İŞLEMEYECEK BİR İNSANI MI VAR ETMELİYDİ?


Ne, ne!
Kötülüğün olmadığı bir dünyayı
Ve bu kötülüğü işleyemeyecek bir insanı mı
Var etmeliydi?
     -Tıpkı melekler gibi-


Ey, dünya yasalarına isyan edip hüküm veren kanlı kedi!
     “kan dökecek ve kötülük yapacak insanları neden yaratıyorsun?”
Diye kitapta soran meleklere
     “Şüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim”
Yanıtını veren,
Sence hiçbir şey bilmeyen mi?


Ey, dünya yasalarına isyan edip hüküm veren kanlı kedi!
     Bu dünyanın
     Bir emanet olarak insana verildiğini,
     Bu dünyanın
     İnşa edilecek bir alan olarak insana verildiğini
     Ve bu dünyanın
     Bir imtihan yeri olarak insana verildiğini
Sence bilmeyen mi?


KÖTÜLÜKLERE TAHAMMÜL EDİLECEK BİR İMTİHAN DEĞİL, BU HAYAT!


Kötülüklere tahammül edilecek bir imtihan değil, bu hayat!
Hayır, hayır işte
     Kötülüğe tahammül edilmesi değil,
     Ortadan kaldırılmasıdır, imtihan!


Evet, ortadan kaldırılacak bir felaket varsa
     Bu felaketin bir daha kendini gösteremeyeceği
     Bir dünya yaratmaktır, imtihan!


Ey, suçlar yüklenmek için iyi olanı bırakan, karanlık kedi!
Dünyada egemen olan
     -İster doğal, isterse insanların eliyle ortaya çıkan-
Tüm kötülüklerin her birini
     İster müdahil olarak
     İster kanun yaparak
     İster ahlak var ederek
Ama bir şekilde kökünü kazımaktır, imtihan!
Kim mi yapacak bunu? 
Sen!
Nasıl mı yapacaksın?
Kendi kabiliyetlerini ve sınırlarını bilerek
Ve arkanda ilahi bir kudretin,
İlahi bir gücün olduğuna inanarak
Nedir mi bu?
     Bunun adı duadır, yardım isteyen…
     Bunun adı sabırdır, mücadele eden…
    Bunun adı umuttur, güvenen ve inanan…


KÖTÜLÜĞÜ YARATIP, BİZİ ONUNLA BAŞ BAŞA MI BIRAKTI?


Hayır öyle değil!
Verilen kitap, olguya değer yükler!
     Herkes hasta olabilir, aynı hastalığı geçirebilir
     Herkes çocuğunu kaybedebilir
    Herkes evini barkını kaybedebilir


Ama diyor ki :
     “Bu bir olgu ve ben bir değer yükledim”
Ve ben de – eğer dilersen-
     “Rızamla gerçekleşmeyen bu sürece
     Seninle müdahil olmak istiyorum!”


Yani bu, tıpkı şunun gibidir:
     Evinde müthiş bir depresyona giren
     Strese giren
     Hayattan ümidini kesen
     Hatta intiharı düşünen bir insanın kapısına
     Bir doktorun, iyi bir dostun gelerek
     "Neyin var ya! 
     Ben seni dinlemek istiyorum,
     Biraz dertleşelim" demesi
     Yardım etmek istemesi gibidir.


Ey özgür iradesini öldürmek için kullanan ölümlü kedi!
Yaratıcının bu senin imtihanındır ifadesi,
     “Senin yaşamına, seninle girmek istiyorum” demektir, bende.


KUDRETLİ OLAN, SADECE ÇOK BÜYÜK İŞLER YAPMAYI DİLEYEN BİR İNSANLA İRTİBAT KURMAK İSTER!


Ey, kötü günlerin sahibini arayan yalnız kedi!
     Çok kudretli üstün bir varlık,
     Sadece ondan yardım isteyen
     Ve büyük işler yapmayı dileyen
     Bir insanla
     İrtibat kurmak ister!
Hayır, hayır!
Ondan umudunuzu kesmeyin demek
Sadece umutsuz kalmayın değildir, işte!


Umut
Bu çok büyük mücadelelerde
Desteğini alacağınız
Çok koca bir enerji demektir, bende.
     -umut ve sabırla hayata bağlanma olan-


Hiçbir şekilde bırakmama,
Evet, azim ve kararlılıkla,
Hayat mücadelesini bırakmama demektir, bende.
Ey, yıldızsız gecelerin sahibi, kara kedi!
     “Boşluğa düşersen, ayağa kalkmasını bil” 94:7
Diyen kitabın gayesi
     -Hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın-
Dirençli, arzulu,
Ve yaşam dolu insan profilini
Yaratmak değil mi?
  • LinkedIn
bottom of page