
Ey İnsan! Sözlerim Ağır Mı Geldi Sana?
- Ergün Gültekin

- 4 Kas
- 3 dakikada okunur
Burada oturdum ve bekledim seni
Etrafımda uykunun kırık levhaları, yarısı yazılı rüyalar.
Şimdi! Ey insan!
Dinle beni ve anla söylemek istediklerimi
...
Bir vakit vardı — ben zamana inanırdım;
sonra gördüm, o da bana inanmış.
O günden sonra saatler sustu; ha!
Artık anı, içimde çakan şimşekle tartanım.
Ah! Karanlık serilir de içimdeki uyanış kıvılcımı yoklar.
Sordum kendime:
“Ne vakit doğacak o şimşeğin saati?”
Ve kalbim dedi:
“Adalet, gülmediği sürece insan uyanmaz!”
Ah! Gülüşümün şimşeği çaksın da
yürekler kendi pençesini tanısın!
...
Adalet güldü; dünya korkudan sustu.
Ve o sessizlikte, içimde bir kapı kapandı — dışın sesi öldü.
O andan sonra insanlardan değil, kalbimden yankı duydum.
Kalabalık benden çekildi; benliğim dağların yalnızlığına sürüldü.
Yalnızlık bana acı değil, öğretmen oldu;
çünkü orada anladım:
adalet, insanı önce kalabalıktan ayırır, sonra insanın kalbini yoklar.
...
Bir gün benliğime baktım aynada — ve utandım.
“Ey ben!” dedim, “sen ne kadar kalabalıksın!”
Sustum; çünkü yalnızlığın aynasında
kalabalığın donuk yüzünü gördüm.
İçimdeki sesler bile benden usandı;
karanlığın yankısında bağırdık birbirimize.
Ah! Üç benlik yan yana durdu;
ve ruhum, aradaki ince ip oldu.
O sessizlikte anladım:
benlik, kendi yankısını aşmadan geleceğe ümitle bakamaz.
...
Kader yazılı değildir ki gözyaşıyla yeniden kazınır.
Ve ben, aklımı yokladım o yazgının eşiğinde;
çünkü bilmekle değil, görmekle sınandım.
Akıl bana yollar çizdi; ama o yollar çemberdi.
Bir gün kalbim o çemberi kırdı —
ve ben, düşünmekten yorulup hissetmeye başladım.
O vakit anladım:
bilgelik, gerçeğin ölümüyle doğar; çünkü akıl doğruyu hükmeder, kalp iyiyi anlar ve irade güzeli yapar.
...
Bak! İnsanlar cenneti göğe yazdılar;
oysa ben onu içimde buldum.
Göğe değil, kendi sessizliğime eğildim — orada dua nefes aldı.
Ve cehennemi de gördüm: yargılayanların zalim gülüşünde.
O gün fizik dünya öldü,
metafizik gerçek doğdu.
Şimdi biliyorum:
hakikat, insanın kalbine çekilen gerçektir; sevgi O’nun dili, sessizlik O’nun yurdudur.
...
Evet! Fırtınada oturdum.
Ruhumun mezarlığında yattım kendi elimle;
gülüşüm yankılandı — bütün isteklerimde!
Gülüşüm keskindir, ha, her yanlışı yerinden söken.
Benden alındı her şey ve eksildikçe büyüdüm.
Bilge özlemim haykırdı içimden —
kanatlarıyla ateşi çağıran bir ruh gibi!
Ah! Hakikat! Kanatlan da bana yol göster bana!
...
Karanlıktan korkan, kendi doğumunu geciktirirmiş.
Ama ben külümde göğün yüzünü gördüm bile.
Ah! Ben kendi karanlığımı sevdim;
orada ışığın ilk nefesini duydum.
O zaman anladım:
kusurluyu sevmek, ışığı doğurmaktır;
çünkü kim kendi hatalarına bakmaktan korkarsa, doğmayı hak etmez.
...
Ve işte, sahne kuruldu.
Perdeleri ateşten, seyircisi sonsuzluktan.
Tüm gizem açıldı; bana yıldızların dansı göründü.
Yazgım mı?
O, kendi zincirleriyle oynayan bir çocuk artık;
ve o çocuk, ateşle gülüyor.
Şimdi halka dönsün — adım, döngünün ateşinde öğrensin.
Yok oluş mu diyorsun ona?
Hayır! O, yalnızca bir dönüştür.
Çünkü gövde toprağa iner de özüne geri döner.
Evet! Her yok oluş, bir doğumun adıdır
...
İşte! Ufuk yeniden doğumun eşiğinde kızarır.
Ve ben henüz hiçbir düşte görülmemiş uzak sabahlara doğru yürürüm.
Ah! Tan kızıllıkları! Yolumu tutuşturun da adım taşın üstünde söz kesilsin!
...
Ben bilgiyi aradım, oysa O beni çağırmış.
Dağlar aştım, kitaplar açtım, sessizliklere gömüldüm.
Bir vakit aynaya baktım — ve O oradaydı.
O vakit anladım: arayan ben değilmişim; bekleyen O idi.
Ben nefes aldım, O konuştu.
Ve artık ne istek var, ne arayış;
yalnızca O’ndan doğan bir yücelik kaldı.
Evet! Güneş gibi batmak isterim artık;
çünkü karanlıkta parlar yeni özüm.
Üzerinde dans edilecek bir amaç gerek bana, ha!
Ki mücadele ruhu doğsun içimde!
Hadi! Zalimler sahnesini kursun da
Sevgim onlara sarılarak zaferini ilan etsin.
...
Aşağı inişimin, uyanışımın vakti gelsin!
İnmeli yine insanların arasına ateşim;
ah, an dolsun da nefesim şimşeğin adını fısıldasın!
Ah! Sözlerim kök salsın da,
başkaları onu büyütüp meyveye dönüştürsün.
Konuş ey ruhum! Yaz o halde!
Senden dökülen her ses,
Anlamı arayanlara bilgi olsun!
...
Ve işte orada,
sessizlikle birleşti kelam;
ve ben, artık söz değil — yankı oldum.
Ve orada sustum; çünkü gerisini özgür özgürler tamamlasın!
...
Ey insan!
Konuşurum da her düşüşün ağıt, her kalkışın inkâr olmasın isterim.
Çünkü hayat çift yüzlüdür;
iniş de öğretir, çıkış da.
İşte bu! İşte bu!
Yeniden diriltmek isteyen bir çağrıdır.
Ama ey insan!
Sözlerim ağır mı geldi sana?
Sırtında taşımaya gücün yetmiyorsa,
bırak beni devrileyim yıldızların arasına.
Ah! Göğe düşeyim de,
yıldızların sessizliğinde kendi yankımı işiteyim.
04 Kasım 2025
Kavaklıdere, Ankara




Yorumlar