top of page

Ah! Ben Suskunluğumla Yıldız Doğuran, Değil Miyim?

E2, kalabalığın arasından ağır adımlarla çıktı; yüreğinde taşıdığı görünmez zincir, aykırı olmanın gönüllü bedeliydi. Kendine meydanın tam ortasında bir taş seçip üstüne dikildi, kimisi gözlerinde kıvılcım aradı, kimisi korkudan başını eğdi; o ise dudaklarında kutsayan bir kıpırtıyla kalpleri birer birer yokladı. O aykırılığın ateşini diline dolayıp sustuğu her şeyi yakmak için konuşmaya başladı:

Ah! Kibrimden sustum sanmayın!

Ben zincirlerime bakarken,

İçimdeki ateşi saklayıp da

Suskunluğumla yıldız doğuran, değil miyim?

Ha! İşte bu yüzden,

Ben aykırılığın çıplak yarası, değil miyim?

Ha! Ne sandınız?

Mutluluğu aradım mı sandınız?

Hayır! Ben,

Mutluluğun kabuğunu kırar,

Altındaki hüzünden

Ümidi damla damla içenim.

Gördünüz mü?

Kabuk çatlayınca içindeki keder

Bir tohum olur da kalbinizde çiçeklenir.

Ama aykırı ruhum

sessizliğimde gizli kalır!

Ve suskunluğumla size

Tattırırım o gizli meyveyi.

...

Ey yüreğini taşa mühürleyenler!

Gücümü titreyen dizlerimde gördünüz mü?

Gördünüz!

Ben değil miyim

En kırılgan yerimden göğe köprü kuran?

Ha! Güç dedikleri,

Çoğu zaman zayıflığın maskesidir.

Ve ben o maskeyi yüzümden yırttım;

Kırılganlığın kökünden

Yeni bir güç filizledim.

Ama bilirsiniz:

Ben sustum mu,

Damarlarınıza cesaret akıtırım.

...

Ey karanlığı sığınak sananlar!

Erdemi dilde taşıyanları mı

Bilge sayarsınız?

Ah! Ben her cevabı

Soruya dönüştürüp,

Kalbinizin kuytularına gömdüm!

Hatırlayın:

Önceleri ruhlarınız

Kör karınca sürüsü gibi

Mağaralarda uyuklardı;

Ben avuçlarınıza yıldız serptim —

Gözlerinizin perdesi kalksın diye!

Ama anlatmam!

Bilirsiniz:

Ben sustum mu,

Sessizliğim size sorular fısıldar.

...

Ha! Korkudan kaçtım mı sandınız?

Hayır!

Ben korkunun ateşinde ellerimi yaktım;

Avuçlarımın külü alnıma bulaştı,

O külü avuçlarınıza sürdüm,

İçinize cesaret ektim.

Bilirsiniz, korku pus gibi çöker;

Ah! Ben o pusta tohumu sakladım,

İçinizde yeniden doğacak

Bir ateş olsun diye.

Ama bilirsiniz:

Ben sustum mu,

Korkunun gölgesinde

İçinizden bir yangın büyür.

...

Umudum var mı?

Hayır!

Umut yük değildir bende;

yürüyüşün teridir.

Evet! Ben umudu sırtlanmam;

Adımlarım toprağa iz bırakır,

Yol ise size yoldaş olur.

Ah! Bir gün ben unuturum;

Siz yürürsünüz.

Ve anlarsınız ki:

Ben sustum mu,

Yüreğim size konuşur.

...

Affetmekle mi övünürüm?

Ha, ha! Ne sandınız?

Affetmek bazen

Yaşananları diri diri mezara gömmektir.

Hayır! Ben toprağa tohum ektim,

Mezarı bahçeye çevirdim,

Acıyı suskunluğumla çiçeklendirdim.

Kim inkâr eder beni?

Hayır! Ben hatıralarınızı çürütmedim,

Her birini sabırla yeşerttim.

Ve bilirsiniz:

Ben sustum mu,

Unuttuğunuz her yara benimle filizlenir.

...

Sever miyim?

Ah! Sevgi dile düşünce eksilir.

Ben değil miyim

Sevgiyi beklentisiz veren,

Karşılıksızlığın yankısına mühürleyip

Dua gibi saklayan?

Ey kalbini taşa sarıp uyuyanlar!

Sevgim dudakta değil,

Yüreğin çatlağında çiçek açar.

Evet! Ben sustum mu,

Sevgim yüreğinizde yankılanır.

...

Ve şimdi dinleyin!

Ben zincirlere vuruldum,

Aykırılığa mahkûm edildim,

Ama o zincirlerden sızan ateş

Karanlık yollarınıza yol buldu.

Ah! Ben kendime

Kurtuluş yolu bulamadım —

Ama size ışık,

Köklerinize ateş,

Damarlarınıza sevgi verdim!

Ben sustum, evet…

Ama sustukça yanarım —

Ve bilirsiniz:

Ben yanarken,

Sevgim içinizde yankılanır!

Ve bilin ki:

Ben sustum —

Ama ben aykırılığın suskun yankısıyım!

Ah! Bütün bu kutsal hazinelerimi —

Korkuyu, umudu, bilgeliği, sevgiyi, affı —

Zincirimden sızan sevgiyle size bıraktım!

Ben sustum —

Ama suskunluğumun yankısı,

Kalbinizin kuytularında benimle çoğalsın!


07 Temmuz 2025

ODTÜ, Ankara


Yorumlar


bottom of page