
Ah! Mümkün Müdür, Böylesi İnsanın Anlamsızlığa Tutunması?
- Ergün Gültekin

- 17 Ağu
- 4 dakikada okunur
Anlatırım etrafıma sevgi dolu öğütlerle ve azalan yoldaşlarla tırmanırım dikleşen yamaçlara. Orada, suskun göğün çağrısıyla, işte o kudretle beslenen ve şimşek gibi çakan ateşi doğururum kendi yüreğimden!
Benimle nereye yürürseniz yürüyün, ey kardeşlerim: dikkat edin, sakın arzulara ait tutkularınız, çamura çeken hevesleriniz de çıkmasın yola sizinle birlikte!
Ey kardeşlerim, amacınız insan olma onuruna sahip olmak değilse, sizi benimle yukarılara yürüten hangi ateştir?
Evet! Yalnızca o soylu gayenin ateşi olmalıdır bu: yücelmiş insanın, kendi gölgesini aşmış erdemli insanın ateşi!
Yanlışı yakıp kül eden, eksiği aşarak tamamlayan, olmayan iyiyi doğuran ateş! Kendini ve sevdiklerini aşarak, yeryüzüne, insanlığa, tabiata ve gelecek nesillere doğru yeni iyilikler, yeni değerler doğuran ateş!
Evet, erdemli insan olma gayesidir, ömür denilen çetin yürüyüş: O asil insanın ateşidir; özden gelen kudretle sürükleyen, bilgelikle yüreği dirilten, zor anlarda ayağa kaldıran ve en karanlık saatlerde şimşek gibi saçandır...
“Ah! Yukarı tırmanan iradenin yorulduğunu fark etmek – işte budur ruhun çetin sınavı: O her bencil tereddütte ve aldatıcı yollarda, arzulara boyun eğmiş vicdanın sessizliğinde kendini ateşte sınar!
İradeniz zayıf, gayenin bulanık olduğu yere – işte oraya sızar bencillik! Ama yüksek değerlerin kulpuna tutkuyla sarılan yüce bir amaç, zorlu koşulların en tasa veren anlarında bile ümidin tohumunu sabırla eker.
Ah kardeşlerim, nedir mi yaşamların en yüksek ve en düşük olanı? Anlamsızlık girdabına düşmek en alçak olandır; ama erdemli insan olma gayesiyle yaşanmış, iyiyi büyüten bir ömüre sahip olmak, işte o en yüce bilgeleri bile kıskandıran zaferdir.
Bir insan ki en yüksek hakikati taşır, işte o vakit gözünü korkusuzca uçurumun karanlığına dikebilir: Ah! Mümkün müdür, onun anlamsızlığa tutunması?”
Kendi yüreğinde soylu amacı taşıyan ve yolunu şaşırsa bile oyalanmayan o azimli insan; mümkün müdür, onun anlamsızlığa tutunması?
Kendini tesadüflerin rüzgârına bırakmayan, kendi iradesinin yıldırımını ayağına yol kılan o çelik iradeli insan: yokluğun karanlığına dalıp, olmayan bilgiyi hakikat ateşiyle doğurandır o. Ah, mümkün müdür, onun anlamsızlığa tutunması?
Kendisi hiçbir şeye sahip değilken, yine de taşan bir kaynak gibi vermek isteyen insan: kendi arzularından kaçan, kendini paylaşarak yakalayan o erdemli insandır o. Evet! Mümkün müdür, onun anlamsızlığa tutunması?
Sevginin gök gürültüsü gibi haykırdığı, derin yürekli insan: – kendini seven, ama bu sevgiden çocuklar, tohumlar ve yıldızlar doğurandır o: Ah, mümkün müdür, böylesi insanın, bu ateşten başka bir gayeye tutunması?”
...
Görünür olan değerlidir’ – böyle söyler kalabalığı avutmak için gürültüyle konuşanlar. Ama ben diyorum ki size: Gölgede kalmak bile, yalnızca öz ışığını kendi yüreğinin ateşinden alan için anlamlıdır!
Bu yüzden övgü bağımlıları ve takdir açları – evet, karınları gibi vicdanları da açtır onların – böğürüp dururlar: ‘Görünmeyen emek boşa gider,’ diye.
Çünkü vicdanları kör, dilleri gürültülüdür; özellikle de ne gayesi ne huzuru olanların, değeri yalnızca alkışlardan ibaret olanların!
Onların yüzüne karşı söylüyorum, hoş gelmese de kulağa: gerçek değer, şahit aramadan kök salan, sessizlikte bile meyve veren kudrettir. Ah, mümkün müdür, böylesi insanın, iyiyi büyütmekten başka bir gayeye tutunması?”
...
Evet, kardeşlerim! Fazlasıyla sahte kibir var bu dünyada; doğrudur bu kadarı: ama görünmeyen emek, değersiz değil, aksine en saf yüreğin ta kendisidir!
Bir bilgelik vardır emeğin tevazuyla yeşermesinde: ah, büyüklenmemek, insanlık onurunu yıldız gibi ortaya çıkarır da şaşkınları kör eder!
Ama en masum eylemde bile vardır gözden kaçan bir yan. Ve en büyük iyilik, hiçbir alkışa ihtiyaç duymadan, yalnızca insan olmaktan dolayı yapılması gerekendir!
Ah, kardeşlerim, görünmeyen iyiliğin içinde saklı bir kudret vardır: dağları yerinden oynatan! Söyleyin bana: mümkün müdür böylesi insanın anlamsızlığa tutunması?”
...
Başarılar vardır emeğin ürünü; başarısızlıklar vardır bitmemiş çaba ve yarım kalmış gayretlerle... Ama amaçları aynı olsa da hepsi asaletle yankılanmak ister.
Ama bakın şu duraksayana! Bir adım mesafe kalmış kendi izini bırakmasına, ama yorgunluktan inatla oturmuş burada gölgede: bu tembel kişi!
Yorgunluktan esniyor yaptığı işe, ulaşmak istediği etkiye, hatırasına ve kendi kendisine: bir adım bile atmak istemiyor daha fazla, bu yorgun kişi!
Şimdi ışık vuruyor üzerine ve rüzgâr okşuyor alnını: ama inatla oturuyor ve unutulmayı tercih ediyor: – Ah! Hedefine bir adım kala unutulmak...
Sahiden, adını unutarak gömmek zorunda kalacaksınız bu gayesizi, insanlığın mezarına! İyisi mi, bırakın sızlanıp oturduğu yerde, yanına gelinceye dek hatırlatıcı bir an, sert, uyandıran bir esintiyle. Bırakın tembelce otursun, kendi isteğiyle kalkana dek – kendi yorgunluğunu ve tembelliğin ona öğrettiklerini kendi isteğiyle yalanlayana dek!
Ancak, kardeşlerim, durdurun bencilleri yeryüzünde, bu menfaat düşkünlerini ve talan etmek için yaklaşan tüm kemirgenleri. Ah, zalim bozgunculardır onlar. Evet durdurun, bir gayretle üretilen iyilikten kendilerine, kocaman bir ısırık almak isteyenleri!
Çünkü kalacak olan başarı, yalnızca üretilen bir fayda değil, aynı zamanda dünyayı kötülükten arındıran bir miras ve bilgelikle işlenmiş öğütler olmalıdır! Ah, kardeşlerim, bir bilgelik vardır görünen bir kötülüğün yok oluşunda! Evet! Mümkün müdür, o insanın anlamsızlığa tutunması?
...
Acımasız mıyım yoksa ben? Ama derim ki: Sorguladığı kötülüğü bir de sarsmalı insan! Evet! Bugüne ait olan her kötü şey – hesap vermeden geçip gidiyor: ah! Kim taşır ki onun utancını!
Ama ben – ben hatırlatmak istiyorum bir de! Adaleti mazlum vicdanlara bırakmanın ferahlığını bilir misiniz? – Günümüzün haksızlıkları: bakın, nasıl yuvarlanıyorlar sorgusuzca unutulmaya!
Daha onurlu öğütlerin taşıyıcısıyım ben, ey kardeşlerim! Bir savaşçıyım! Değerlerin savaşında kılıç sallayanım!
Eğer gururla savaşmayı öğretmiyorsanız – hiç değilse yanlış şeyleri değil, özden sadakatle ve berrak görüşle yapılmış erdemli davranışları öğretin!
Çünkü gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras, bilgelikle işlenmiş ve iyilikle eyleme dönüşmüş bir hayattır: öyle bir gaye ki, faydalı işlerle dünyayı dönüştürür, değer yaratan eylemlerle erdemi besler ve adımlarınızdan yıldızlara kadar iz bırakır!
Ah, kardeşlerim, ey çok sevilenler! Bir bilgelik vardır insan olma onuru için tüketilen yaşam amacında! Evet! Mümkün müdür, böylesi insanın anlamsızlığa tutunması?
17 Ağustos 2025
Yıldız, Ankara




Yorumlar