
İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #3)
- Ergün Gültekin

- 23 Nis
- 2 dakikada okunur
Güneşin batışıyla birlikte göl yüzeyindeki kızıllık solarken, genç kadın dizlerinin üzerinde bir sessizliğe gömülmüş, elleriyle toprağı kavramış halde duruyordu. Ne rüzgârın fısıltısı, ne suyun kıpırtısı, içindeki yorgunluğu bastırabiliyordu. Zihnimdeki kardeşler - E1, E2 ve P- karşısında suskun duruyorlardı.
Ama kadının gözlerinde yalnızca yorgunluk yoktu artık… Artık umut etmeye bile direnmiş bir boşluk, kendinden utanmış bir pişmanlık,
Ve en çok da… bir teslimiyet vardı.
Yavaşça başını kaldırdı. Dizlerinin bağı çözülmüş gibi ayağa kalktı. Toprağı bıraktı, göğe baktı. Gözleri yanıyordu — ne gözyaşından, ne acıdan… Gerçeği daha fazla erteleyememenin utancından.
Ve konuştu: Önce içinden, sonra açıkça.
Gölün durgun yüzeyine bakarken değil,
Kendi içime eğildiğimde anladım bunu:
Ben senin kadar erdemli değilim.
Belki daha çok bilgi biriktirdim,
Daha fazla, daha gelişmiş bilgiye ulaştım;
Ama hâlâ bir hakikati,
O soylu değerleri,
Senin kurduğun bir tek cümle kadar
Derin anlatamıyorum.
Çünkü bilgiyle doldu zihnim,
Ama senin gibi
Bir dava için boşaltamadım kalbimi.
Benim aklım hâlâ arıyor,
Senin yüreğin çoktan bulmuş!
Ben hâlâ parçalanıyorum,
Sen ise kendini bir bütünlükte erittin.
Ey, suskunluğu bulan büyük ruh!
Senin gibi bir hayatı
Sadece zekâyla değil,
Bilinmeyenle kurulduğu için
Kabul ediyorum.
Ben senin kadar kararlı değilim,
Bir yudum hakikat uğruna
Geceleri uykusuz geçirecek
Bir sadakat da taşımıyorum.
Sen bir ömrü adadın,
Ben bir günü bile
Erdemli bir amaç uğruna
Feda edemiyorum.
Ben senden sonra doğdum,
Ama sezginle ulaşmış olduğun
O hakikate,
Ben hâlâ, karanlıkta tökezleyerek
Yürümeye çalışıyorum.
Ve evet, senin yoluna yetişemem belki,
Ama işte bu yüzden:
Eğiliyorum.
Kendimi küçük gördüğümden değil,
Senin değerlere ne kadar büyük bir
Sadakatle bağlandığını anladığımdan.
Ey, yürüyüşünü tamamlamış üstün ruh!
Senin sözlerin hâlâ kalbimde titriyor:
Ne kendine bir menfaat aradın,
Ne dünyaya bir hesap sordun;
Sadece değerlere sadık kaldın.
Ben bu yüzden seni örnek alıyorum,
Ama taklit etmeye cesaret edemiyorum.
Çünkü biliyorum,
Senin hakikatini anlatmak bile,
Bir ömürlük suskunluk ve edep ister.
Ben senin kadar değilim…
Ama senin izini sürüyorum.
Ve bu iz, beni bir isimden daha çok,
Bir hal üzere yaşanan mutluluğu çağırıyor.
Ey, sessizliğin içinden konuşan ruh…
Ben senin gibi konuşamıyorum.
Ama belki bir gün,
Senin gibi susmayı öğrenebilirim!
İşte bunları söylemişti genç kadın. Sesi gölde yankılanmadı belki ama Kendi içinde bir sükûn yarattı.
O anda E2 başını salladı; derin, anlayışlı, içi dolu bir tebessümle. Gözleri, hem şefkatle doluydu hem de tanıyan bir sevgiyle. Ve sessizce E1’in kulağına eğildi: “Bırakalım onu artık. Yalnız bırakalım. Çünkü o ümidi çoktan buldu... Bakışlarını göğe fırlatırken, artık kendini değil, o benim bahsettiğim değerleri görüyor.”
E1 gözlerini kaçırmadı. P ise göle doğru koştu, ve suya yansıyan gökyüzünde, artık karamsar bir yüz değil, ümit dolu bir yön vardı.
23 Nisan 2025
Yıldız, Ankara




🕊️