top of page

Ama Ben, Bakan Gözler Aramadım Ki Görünmek İsteyeyim!

Ah! Dağlar içlerinde bir neşe biriktiriyor. Ve ben öyle sesleniyorum ki yeryüzü bile ümitlenmek zorunda kalıyor!

Belki konuşmuyor benimle dünya ama aykırılar hâlâ duyuyor. Ve ben her kelimemle bir gizemi buldurmaktan keyif alıyorum:

...

Tutulmamış, tutulamaz bir şey var içimde; zincire sığmaz, kurala boyun eğmez. Ruhum, önüne set kurulan nehir gibi: Yükseldikçe taşar!

Ah! İçimde tutuşmuş bir şey var, öyle bir ateş ki ne söndürmeye niyetim var ne de başkasını ısıtmaya. Kendim yanıyorum ama gülerek!

...

Anladım artık: Hakikati susturmak isteyenler önce onun sesine sağır olur.

Ama acaba herkesin yanlış dediği yol, aslında zorlu bir yokuş olduğu için mi? Ah! Ben yokuşlara yaratıcı bir uyanışla tırmanırım.

...

Yolum dikenliyse, çıplak ayakla yürürüm. Çünkü ben yoldan şikâyet etmem, yolu bile sabırla yola getiririm!

Yolum zorludur, evet. Ama her engel, ayağıma basamak olur. Ah! Işığım göz alıyorsa, baksınlar başka yöne!

...

Duymak istemiyorum artık bahaneleri çünkü bahane zayıfın şarkısıdır. Ah! Yaşamak! Değerler sustuğunda bile etrafımda yankı olur!

Ah, duymak isterdim değil! Duysunlardı herkes artık! Çünkü sustukları bile yer yerinden oynasın diyedir.

...

Bakışlar mı? Bırak baksınlar aykırılığıma. Baktıkça kendileriyle yüzleşiyorlar. Ben aynayım; ama çatlaklarından gülümseyen bir ayna.

Ama ben bakan gözler aramadım ki görünmek isteyeyim. Ben hissedilmek için varım ve hisseden zaten görür!

...

Kendime yazmak bir çaresizlik değil; çünkü çoğu yetişemez yüksekliğine değerlerin! Evet! Ben kendime hem şahit hem de onlarla varisim.

Ah! Kendimi kendime anlatmam kibir değil, mecburiyettir. Çünkü ben öyle şeyler söylerim ki duyanı az bulurum. O yüzden kendime konuşurum, kendime soru sorarım!

...

Neden mi anlaşılmaz konuşuyorum? Ustalık artık öğretmek değil, öğretmeye ihtiyaç duymamaktır. Ben öğüt vermem, keşfetmeniz için sizi ben sarsanım!

Ustalığım öğretememekle sınanıyor sananlar bilmez: Ben anlaşılmak için değil, sevgiyle hatırlatmak için konuşanım. Ve unutmuş olana borcum yoktur!

...

Vermekten yorulmak mı? Hayır! Ben verdikçe çoğalanlardanım. Ama almaya tenezzül etmeyenlere de merhametim yoktur.

Evet! Paylaştıkça büyüyenlerdenim ama alanlar ellerini çektiğinde elimden gök taşar! Ve ben boş kalan avuçlara sadece gülüp geçenim.

...

Sustum değil, susturduğumdu dünya! Çünkü her sözüm, zulmün maskesini düşürdü.

Ve sustum çoğu zaman. Ama bu bir geri çekilme değil ki! Büyük bir fırtınanın içe nefesidir. Ve şimdi nefes verdim ey zalimler: titreyin!

...

Arzularına tapanlar bana çatık kaşla bakar çünkü ben huzuru bozan bir neşeyim. Onlar susarak çürürken bile ben sevgiyle seslenenim.

Ah, anlamak istemeyenlere karşı duyduğum o çocuksu sevgi! Onlar “anlamadım” dedikçe ben “anlamak isteyen sevgime tutunsun!” diye seslenenim.

Vay, dinlemeyenlerin kibrine! Vay, değerleri küçümseyip çamura yatanlara! Vay, ayağa kalkmaktan korkanların baş eğmesine!

...

Dokundum ama kaçtılar. Çünkü ben uzaklaştıran el değilim, ben “sen yoksan bir kişi eksiğiz!” diyenim

Elimi uzatırım ama eller geri çekilirse ben isyan saymam. Ben çekilene değil, bekleyene uzanırım. Ve dokunduğum her şey yerinden oynar.

Sözcüklerimi anlamayanlara da üzülmem. Çünkü her söz, dileyene açıktır. Uçurum mu var? Ah! Ben zaten uçurumdan atlayan aykırılar soyundanım!

...

Evet, seslenmek istedim. Ama bu bir amaç değil, yaşamı uyandırma arzusuydu. Tabuta çivi çakmak gibi: can acıtan ama sarsan.

Aslında içimde konuşmak istemeyen bir şey yok sadece herkesin duymaya layık olmadığını bilen bir sevgi var. Ve o, merhametle fısıldar.

Ah! İçimde hâlâ ümitle konuşan bir yürek var. Ne susabiliyor, ne susmayı istiyor.

...

Ellerimi çektim ama verecek bir şeyim kalmadığından değil; artık kendi ellerime bile sığamadığımdandır.

Evet! Ellerim uzanmadıysa, vermekten usandığımdan değil, artık verilecek bir el kalmadığındandır.

Çünkü hakikat, hazıra değil, hazır olana gelir. Ama ben kapımı herkese açmam, açtığımda ise sevgim benzerliğimdir.

...

Ve artık biliyorum: En derin öğreti, anlamak için anlatılmayanı dinlemek ve söylenmeyeni keşfetmektir!

Ne! Etik Değerler bencil kulaklara ağır mı gelir? Bana değil. Ben bilgiyi sırtlamam, sırtıma kanat diye takarım!

Ve ben o kutsal değerlerle kalbinize misafirliğe geldim.

...

Böyle sustu E2 ve suskunluğu göğe çarptı, mistik bir gizeme dönüştü. O gün genç kız sustu; çünkü ilk defa biri, ona hakikati bir bilmeceyle anlattı.



01 Ağustos 2025

Salihli, Manisa


Yorumlar


bottom of page