top of page

Başarı: Sadık Eylemlerin Çilesindeki Sevinçtir!

Gece mi? Hayır, gözünüzü açın!

Karanlık olan gök değildir;

yüreğinize çöken umutsuzluktur!

Ah bakın! Kendi yüreğinize bakın;

nasılda yüksek sesle kanar gizli acılarınız,

ve nasılda gürültülü haykırır

uyanmış vicdanlarınız!

Ey kardeşlerim! İşte yoksulluğunuz şudur:

ideale aç kalmış umutlu bir yaşam!

İşte bundandır ki konuşurum size:

önce kendinizle yüzleşin,

sonra iyiyi büyütmek için

umutla ayağa kalkın diye!

Evet! Üst insan olmanızı isterim!

Çünkü o, umudu adaletle yoğurduğu

ve iradeyle iyiyi büyütmek istediği için,

yücelerin göğünde kanat çırpandır.

Ah! Herkesin ideale talip oluşunu görmek!

İşte bu, işte bu!

Yüreğimin gecesine düşen yıldırımdır!

...

Ne! Mutsuz musunuz?

Hayır, kutsal bir amaç için ve uğruna;

umutla adaleti dilemeyen,

sonunda kendi gözyaşında boğulur!

Eğer mutlu değilseniz, somurtan hep böyle,

öğrenmelisiniz korkunun üzerine yürümeyi:

başka nasıl kurtulacaksınız ki

vicdanın serzenişinden...

Ey kardeşlerim! Ne dersiniz?

Taşıyabilir mi kulaklarınız ateşli sözlerimi?

Dayanabilir misiniz, ha?

O halde dinleyin beni?

Ey aykırılar, ey çok sevilenler!

Evet, evet! Sizler ortak iyi

var etmek için doğdunuz;

O halde neden kanatlarınızı yitirdiniz,

neden engelden, zorluktan, mücadeleden

ürken serçeler gibi kaçıyorsunuz?

Hayır! Ahmaklık yapmayın!

İyiyi büyütmeyi dileyen,

Üst insanlar olmak isteyin!

Sakın umutsuz kalanlardan da olmayın;

çünkü kendini kayıran, vicdanda boğulur!

...

Ne! Sizler zaten amaç sahiplerisiniz, ha?

Ey dostlarım, beni dinleyin!

Umut dolu bir amacınız bulunsa da —

değer yoksa, ne fayda vardır orada?

Ne fayda,

tutkuyla aranan bir amacınız varsa,

ama içinde bencil değerler yatıyorsa?

İşte bu yüzden derim size:

Yoklayın yüreğinizi!

Değerleri ayaklar altına alan

bir amaç yuvalanmışsa,

ne olursa olsun terk edin onu!

Bırakın paramparça olsun o hayalleriniz,

çünkü etrafta hala

küllerin içinden doğacak hakikatler var!

Sahiden dostlarım, ne gülünçtür!

Yalnızca kendi çıkarına değer verenler:

Onlar pençesiz çakallar gibi

kurnazlıklarını erdem sanırlar!

Oysa iyi büyütmek istemeyen,

sonunda ahmaklıkta boğulur da

üst insan olamaz.

Ah! Oturduğu yerden

başkalarını kınayıp duran,

sonunda umutsuzluğa düşer

fazla sızlanmaktan.

Evet! Adaletten kaçandır onlar!

Ah, asil olan!

Ah, herkese hakkını tam olarak veren!

Ah, işte odur: üst insan!

Ve ben — evet ben!

Siz, sevdiklerimin böylesi bir dünyayı

kurmalarıyla gurur duymak isteyenim!

Ah evet! Tüm bunları

size duyulan sevgimle,

sizler için dileyenim, ey kardeşlerim.

Ve sizlere şöyle haykırırım ben:

Üst insan olmak isteyin,

çünkü umudu adaletle haykırıp

kutsal bir amacın kanadında

yükselendir o!

Evet! Severim ben, kınamayı göze alıp

kendini dizginleyeni!

Severim o üst insanı,

sınırlarını erdemin kalkanı kılanı!

Ah ağırdır bu yük; evet ağırdır!

Ama unutmayın! Onu sırtlayan,

başkasının kovasına ümit olup dolar.

Ve donanmıştır o

hakkı söylemenin erdemiyle

ve kendi rahatlığına

arkasını dönmenin gururuyla.

Övgüler olsun ona!

Yürüyor bak, kendi büyüklük yolunda:

sıkıntılar saplanır kalbine,

ama ardına bakmadan yürümek

en büyük kudretidir şimdi!

Yürüyor bak kendi büyüklük yolunda:

yanıyor yaşam amacının ateşinden,

ve bu ateş yalnız aydınlatmaz,

adaletsizliği de kül eder!

Ve o ateşle zaman, sabır olmaktan çıkar;

evet, evet! çığlıkla doğan bir sevinç olur.

İşte o an, küllerinden çıkan,

fırtına gibi yürür erdem yollarında!

Övgüler olsun ona!

Yürüyor bak kendi büyüklük yolunda:

arkasında övgüyü ve yergiyi bırakarak

ve yalnız hakikatin taşına basarak!

Ah! Kim dayanır ki övgünün şehvetine?

Kim katlanır yerginin dikenine?

Söyleyin bana!

Ey aykırılar! Söyleyin bana:

Hangi kudret korur hakkı?

Aslanın kükremesi mi,

yoksa ayağa kalkıp zalime haykıran mı?

İşte varlığını ortaya koyarak

hakkı savunan odur!

O, üst insan!

Severim ha!

Uğruna yara alınan hakikati yükleneni;

çünkü onlar kendi arzularını alt eder de

“Bedeli budur asaletin!” der.

Evet, evet bilir! Başarı:

Sadık eylemlerin çilesindeki sevinçtir.

Ve işte, bir fırtına gibi yükselir

korkunun üstünde cesur olan!

Böyledir üst insanın yürüyüşü:

doğru zamanda doğruyu yapanın yürüyüşü!

...

Ah, kimdir gücü olsa da

kusuru bağışlayan?

O, kibrin kayalıklarında yürüyen

ama düşmeyen?

Kimdir kendini üstün görmeyen?

Ve kimdir acıya dokunsa da

basiretle kararından dönmeyen?

Ey, her şeyden çok sevilenler!

Bir açlık doğsun içinizden:

hakkı gözetmek isteyin yargılarınızda,

ama adaleti sunmak da isteyin kötülere—

Evet! Böylesine büyük olsun açlığınız:

Merhamete!

...

Evet onlar, üst insanlardır;

kanatlarında umudu, iyiliği taşırlar!

Ve hayır, korkunun okları

onların yüreğini delip geçemez,

çünkü onların değerlere inancı

kaya gibi serttir

ve şimşek gibi parıltılıdır!

Bu yüzden, ey aykırılar!

Zorlu ama asil

Ve sevilmeyen olsa da

söz edelim üst insandan

ve onun yaşam amacından.

Adaletimiz umutla yaşasın

Ve umudumuzda

kutsal bir amaçla kanatlansın diye...

14 Eylül 2025

Kavaklıdere, Ankara


Yorumlar


bottom of page