top of page

Ben Merhametin Sessizliğinde Büyümüş Bir Sevgiyim!

Evet! O vakit kalabalığın ortasındaydım, ama bu dünyaya ait olmadığımı ilk orada hissettim. Onlar birbirini alkışladıkça, içim çürüyordu. Ve ben anladım: Hakikat, herkesin söylediği değil; hiç kimsenin taşıyamadığıydı.

Evet, ben onların arasında yürüdüm, ama kokuşmuş gördüklerimde başka bir gerçeklik vardı. Alkışlar koptu, ama benim içimde hüzün yankılandı.

Ve sordum kendime: Her duyulan doğru mudur? Her konuşan gerçekten mi bilgedir burada? Hayır! Hakikat, şaşkın kalabalığın ortasında söylenmezdi—orada yalnızca yankılar çoğalırdı. Ben işte o gün, söylenen yalanlara sırt çevirip, susan taşlara kulak verdim.

Ve seslendim:

"Ey itaatle kutsanan kalabalık! Siz ki her anlatılanı hakikat sandınız—ve her konuşanı lider! Ah, ne kolay kandınız! Çünkü adaletsizlikten ibaret bu dünyada, gevezelik bile size bilgelik gibi gelmişti! Ama ben benzemedim size! Hayır, ben benzememekle kalmadım—ben, liyakatsiz bir lidere inanmaktansa, tek başına yıldırım olmayı seçtim!"

---

Evet! O vakit yönümü sordular—ama ben cevap vermedim. Akletmeyi unutmuş kalabalık yürüyordu, ama ben kalbimdeki çığlığın yankısıyla yön buluyordum. Ah! Herkes gittiği yeri bilmeden ardı sıra yürürken, ben neden kimsenin bakmadığı yeri aradığımı sorguladım. Evet! Ben o gün anladım: Yön bilmeyen çokluk, pusulası olan birini mezara götürür!

Ve seslendim:

"Ey çoğunluğuna güvenen kör kalabalık! Ne zaman bir adım öne çıksam ve doğru yönü göstersem, siz ardımdan kuyular kazdınız! Neden? Çünkü yüksekten gelen sesi duymak, içten içe çürüyen ruhunuza ağır geldi! Hayır, siz bencil liderinize takipçiler değil, aptal fedailer olmuşsunuz!"

---

Evet! Eğilmem dedim, çünkü eğilmek bazen sadakat değil, kırılmamak içindir. Oysa ben kırılmayı göze alarak büyüdüm; çatladım, ama çökmemek için çatladım! Eğilmekten de korkmadım; sadece kime eğildiğimi sordum. Çünkü bazıları tevazu ile parıldar, bazıları ise zalime eğilirken içten içe çürür.

Ve seslendim:

"Ah, siz eğilenleri övdünüz—ama onların neye boyun eğdiğini hiç mi merak etmediniz?"

---

Evet! Sustum. Çünkü bazı ateşler sesle yanmaz, sadece içten içe kavrulur! Ve bazı çığlıklar vardır ki, en derin kuyulara iner de oradan göğe ulaşır! Ah! Konuşsaydım, belki duyardınız, ama ben duymanız için değil, susarken ürpermeniz için sustum! Çünkü yıldırımın en korkuncu, düşmeden önce göğü susturandır!

Ve seslendim:

"Ah! Sustum, evet! Ama sizin sandığınız gibi değil! Kirli kulaklara konuşacak sözlerim yoktu. Evet, ben göğe gömülmüş bir gürültüyü içimde tuttum! Ve o sessizlik, suskunluk değil; bir fırtınanın sabrıydı! Ben yıldırımı dilime sarmadım—onu taşların altına gömdüm ve oradan kalbinize yankılandım!"

---

Evet! O vakit öfkemi suçlamadım; onu bile sevdim. Çünkü öfke, taşlanarak terbiye edilmezdi; aynaya bakınca titreyen vicdanla anlaşılırdı. Ve ben kendi adaletimle piştim, kendi çilemle yüzleştim. Sordum kendime: Kendi yüzüne bakmadan başka yüzlere hükmeden zalim kimdi? Cevap gelmedi—yalnızca insaf oldu, sustu.

Ve seslendim:

"Ey erdemi eğip bükenler! Siz ki yüreklerinizdeki azabı örtüp, göklere kutsal perdeleri astınız! Ha ha! Ben ateşi öptüm! Zira yakmayan bir alev, ışık değil; aldanıştır! Evet! Ben adaletin keskin kılıcını sevdim—çünkü suretimi başkalarının gözünde değil, kendi vicdanımın aynasında gördüm!"

---

Evet! Öldü—ama ben değil! İçimde öldü o çürümüş değerler! Gömülen, alkışlarla parlatılmış o sahte erdemlerdi! Ben toprağa çiçek diye—unuttukları etik değerleri bıraktım!

Ve seslendim:

"Ey kaybolmuş ruhlar! Erdemimle karanlığa düştüğümü sandınız—ha ha! Oysa ben karanlığı diz çöktürdüm! Aykırı göğün evlâdıyım, evet—ama içimde sabahı doğuracak sancıyı taşıyanım ben! Ve kendime mezar kazmadım—sizin içinizde ölmüş olanı toprağa teslim ettim! Ah! O çukurdan bir kartal doğdu—ve o kartal, siz yukarı bakmazken, göğün sükûtundan merhametle bakmayı öğrendi!"

---

Evet! Onlar tahta çıktı, ben kalbe yürüdüm. Çünkü yükseklik, tepeden bakmakla değil; yerle aynı hizaya diz çökebilmekle başlardı. Sordum kendime: Hangisi daha yüce—taş taht mı, yoksa bir yüreğin eşiğinde eğilmek mi? Onlar alkışla büyüdü, ben yankısız bir sevgide güç buldum.

Ve seslendim:

"Ey kürsüde azametli, sevgide çorak sahte kurtarıcılar! Ne diye taş tahtlara çıktınız da gönüllerin kapısını çalmadınız? Ben o tahtlara varmadım—ben karanlık ruhları şefkatimle titrettim—çünkü kalplere dokunmak isteyen, evvela sevgiyle kucaklamalıdır!"

---

Evet! Mezara indim—ama kahkahayla. Çünkü affetmek bana zor değil, dar gelen bir tercihti. Yandım. Ve o yanış beni yok etmedi; beni yeniden yazdı! Çünkü bazı tercihler vardır ki, zalim için bir son değil; ikinci bir şans olur.

Ve seslendim:

"Ey arzularına tutsak olanlar! Siz alkışla dirildiniz, ben kahkahayla mezarıma indim! Ve sonra yıkımın içinden doğruldum, çünkü el uzatmak için yanlarına inmek gerekirdi! Ben sustum ve taşlar dile geldi; ben gülümsedim ve zorbalar dahi nefesini tuttu! Zira benim hoşgörüm, çağların en yüce birliktelik davetiydi!"

---

Evet! Affettim. Ama sizi değil—içinizdeki masum çocuğu. Çünkü zinciri bana vuran siz değildiniz—ben kendimi merhametimle bağladım! Ve o zinciri kılıçla değil, eriyen bir gözyaşıyla çözdüm. Ah! Sevgi, bir zindan değil—bir çıkıştır! Ama o çıkışı önce kendi vicdanına bakarak bulursun.

Ve seslendim:

"Ey insanlığı zincire vuranlar! Siz ki sevgiyi hak edilen bildiniz—oysa ben karşılıksız sevdim, çünkü o ne övgü bekler, ne de esaret sever! Susuzluğunuz merhamet olsun!"

---

Evet! İyi olmak istemedim. Çünkü iyilik, bazen saklanmış bir korkudur. Ben haykırmadım hakikati; onu yaşadım. Çünkü hakikat, kelimelerle değil—yanmakla taşınır. Ve işte o an anladım: Gerçek yiğitlik, düşmanını öldürmez—ona sadece ayna tutar.

Ve seslendim:

"Ey iyiliği putlaştıranlar! Ben sizin lekesiz sandığınız kötülükten öğrendim—çünkü o hiç susuz toprak görmedi! Gerçek iyilik, düşmanı bile kendine benzetmez—ona kendi aynasını gösterir! Evet! Ben yanlışı hakikatle haykırmadım—güzeli yaşayarak size öğrettim!"

---

Ve şimdi işte buradayım! Gelmedim—çünkü zaten hep buradaydım. Siz gözlerinizle bakarken, ben ruhunuzla işittim. Ve gülümsedim—çünkü kelimeler bile taşıyamadı sevgimi.

Ben sustum—çünkü sözlerim değil, suskunluğumdu sevgimi fısıldayan! Ah, neye yarar bir dilin kıvraklığı, eğer içindeki ateş ona ağır gelirse?

Evet! Ben aykırıyım—çünkü ben henüz çürümenin kokusuna karışmamış olanım! Hayır! Ben adaletle kınayan değilim— ben merhametin sessizliğinde büyümüş bir sevgiyim!

İşte böyle buyurdu: adaletiyle değil, merhametiyle konuşan E2!




27 Haziran 2025

Göztepe, İstanbul


Yorumlar


bottom of page