
Bir Şeyin Olabilme İhtimalidir, Onu Umutla Değerli Kılan!
- Ergün Gültekin

- 7 Tem
- 2 dakikada okunur
Ve aykırı genç kız
bir taşın üstüne oturdu.
Kalbinden bir soru sızdı:
“Bir insan umudu nereye saklar ki
düşmekten korkmasın?”
Ve P’nin yankısı
şafakla rüzgâra karıştı:
Bir insan umudu nereye saklar mı dedin?
Ah! Ey çok sevilen…
Hayat cevabını bazen sorunun gölgesinde gizler;
belki bir tohumdadır,
belki sabrın ince fısıltısında,
belki de tam susarken sakladığın yerde!
---
Ne bilirsin sen, ey aykırı ruh!
Bir tohum geceyi nasıl sever?
Gölgenin koynunda nasıl filizlenir?
Ve ben diyorum ki:
Hayır! Umut yalnız ışıkta yeşermez;
belki de geceye bırakılmış bir fısıltıdır o…
---
Söyle bana:
Derin gece olmasa,
şafak kendini nasıl anlatır?
Gece kararmasa,
hangi umut sabahı özler?
Ah! Ve rüzgâr durulmasa,
hangi dal titrer?
Ey köklerini geceye emanet eden!
Sor kendine:
Ya zorluk hiç gelmese?
Ya sıkıntı toprağa değmese?
Hangi kök derinleşir?
Hangi filiz toprağa mıhlar kendini?
Ve hangi gölge,
bir ışığı özlemeden serin olur?
---
Ey rüzgârı göğsünde taşıyan aykırı!
Zorluk elbet ağır gelir insana;
ama her yük yalnız taşınmak için değildir,
Kimi yük,
sabırla çatlayacak bir tohum taşır.
Ve sen o tohumu iç yankında taşırken,
belki de o seni içeriden büyütür.
Ve bir tomurcuk,
sessizce kendini sana fısıldar.
---
Ne?
Kaygısız bir hayat mı dileyensin?
Hayır!
Kaygıyı hor görme —
çünkü dozunda kaygı
yürüyene nefes olur;
uykunu yoklar,
içindeki yankıyı fısıltıyla uyandırır.
Ah! Ve unutma:
Kaygı gelir de geçer;
ama umutsuzluk,
diz çöktüren bir suskunluktur.
---
Ve bil ki, ey mutsuz bakış!
Zorluk seni sınarken,
şüphe gelir, kapını çalar;
ama insan bazen
en derin sorusunu
tam o kapıda duyar.
Evet! Düşmek…
Bilir misin?
Bazen ardında bir karanlığı bırakmaktır.
Ama kim ki düşmekten korkar,
hep gölgesini omzunda taşır.
Ah! Düşmek,
belki de kalkmak için bir yankıdır.
---
Ah! Ey umut tohumu taşıyan!
Bilmez misin?
Ümit oturup dilenilmez.
Bir şeyin olabilme ihtimalidir,
onu umutla değerli kılan.
Ve ben diyorum ki:
Belki de umut bir gün
güneşli bir geleceğe çağırır
ve fısıldar: Gülümse! Kalk! Ve yürü…
Ve yine unutma:
Kaygı geçer,
ama umutsuzluk
kök gibi içte, gönülde kalır!
Ah! İnsan
ümitsiz kalacak kadar fakir değildir.
---
Ve bil ki, ey yürüyen!
Gelecek, iyimser bir sır taşır.
Bazen bir kahkaha kadar hafiftir —
çünkü bir gülüş
en ağır yükü bizden alır.
Bazen de bir acele kadar ağırdır —
çünkü insan hemen olsun ister
ve sabretmekten korkar.
Ah! İşte o an…
Bir çocuğun nefesi gibi
Dokunur zamana.
---
Ey çok sevilen!
Yarınında hüzün istemiyorsan —
anı bir çocuğun oyuncağı gibi kucakla.
Ah! Sakın unutma:
Bir daha yapamayacağın ne varsa,
şimdi dokun hayata.
Şimdi! Tam da şimdi!
Ve unutma:
Mutsuz bir uyumlu olma —
sabırla gülümse,
bir şafak gibi fısılda kendine,
bir esinti gibi kanatlan!
Ah! Bilmez misin?
Ümit, boynunu bükeni sevmez;
ışığa yürüyeni tanır.
---
Ah! Ellerini aç şimdi!
Bir esinti kadar ince,
bir umut kadar
sabırlı bir tohum serp geleceğe.
Ve anla:
Anlam ardında değil —
adımında yeşerir.
Ve sen — sen ey aykırı!
Ey kendine ümit dilenen!
Belki de…
yürüdüğün kadar
güçlü ve ümitli kalırsın.
Bir insan umudu nereye saklar ki
düşmekten korkmasın mı dedin?
Yürü! Ah, yürü!
06 Temmuz 2025
Oran, Ankara




Yorumlar