top of page

Birini Sevdim, Çünkü Bana Haksızlık Etti!

Üstün olmak istedim...

Yücelik bana sessizliğin dilinde konuştu.

Sustukça, ben yandım.

Ah! Teraziyi tuttum elimde — titriyordu.

Ağırlık mıydım, yoksa hüküm mü?

Ve o an fark ettim: Üstünlük,

Tartanla tartılanın aynı olmasıymış

...

İki sessizlik arasında kaldım.

Bir yanında geçmişin gölgesi,

öbür yanında vicdanın soluğu.

Ve ikisi de fısıldadı kulağıma:

“Hükmetme... tart!”

Ben tarttım — kendimi buldum kefede.

...

İnancım sustu o gece.

Ben de sustum — ve derin bir nefes aldım.

Sonra ellerimle sessizliği açtım.

Kırıldığında içinden bir fısıltı yükseldi:

ince, çıplak, ürkütücü —

“Ben hâlâ buradayım.”

O an anladım:

Ümidim ölmemişti,

sadece susturulmuştu.

...

Hakikat konuştu — ben diz çöktüm.

Yıkıntılar arasında kendimi buldum.

Ve ilk defa anladım:

küller sessizce doğuruyordu beni.

Ben yıkıldım

ama düşerken bile toprağa tohum oldum.

...

Göğe baktım — kudret üzerime indi.

Kaçmadım; yakıcı nefesini içime çektim.

Alev bana hükmetmedi,

ben onu terbiye ettim.

Ah! Evet kaçmadım — tuttum o ateşi,

iyiliği yoğurdum onunla.

Öfkemin içinden rahmet çıkardım.

Ve o an bildim:

yakmak herkesin payına düşer,

ama dönüştürmek — yalnız seçilmişin işi.

...

Acıyı içtim, utancı da.

Kapanmadım — büyüdüm.

Yara öğretti, düş öğretti,

ama ben hiçbirini affetmedim.

Çünkü düşerken bile kendimi duydum.

...

Sessizliği çağırdım — ürkerek geldi.

Yalnızlık yanıma oturdu.

ah, yalnızlık!

İnsan orada ne kalabalıkmış meğer!

Ne gürültülüymüş kendi içinde.

Sükût bana zincirlerimi gösterdi,

ben de onlara hükmettim.

Ama hükmederken fark ettim —

zincirler bendim aslında.

...

Birini sevdim, çünkü bana haksızlık etti.

Öfkem diz çöktü, kalbim ayakta kaldı.

Merhamet geldi —

yargı gibi, sessiz ama keskin.

Gördüm: adalet, sevgiden korkar.

Çünkü insaf,

duyguların bile secde ettiği ışıktır.

...

Zamanı affettim.

Geçmişin ellerini tuttum — soğuktu.

Ama artık korkmadım.

Yaralarımı sevdim,

çünkü onlar beni ben yaptılar.

Ve zaman beni affetti o anda.

...

Zafer kazandım —

ve başımı eğmedim.

Kalabalık övgüyle bağırdı;

ben alkışı onların üstüne örttüm.

Çünkü asalet bendedir —

başarı, sadece bana inananların ödülüdür.

...

Şimdi aynalarımı kendim yıkıyorum.

Her kırıkta kendi yüzümü görüyorum.

O yüz bana diyor:

“Yanılmak suç değil;

ama kendini kandırmak küfürdür.”

Ben gülüyorum —

çünkü ikisini de aştım,

ve geriye sadece hüküm kaldı: aykırılık!

...

Dogmayı kırdım.

Özgürlük nefes aldı — ben değil.

Ve o, benim sessizliğimde yankılandı.

Çünkü hakikat, zincirini parçalayanın değil,

onu sessizce taşıyabilenin eline iner.

...

Artık karanlıktan korkmuyorum.

Çünkü o da benden doğdu.

Uzun geceler boyunca bana baktı;

sonunda ben oldum onun aynası.

Yandım.

Ama ışık, benim küllerimden utanç duymadı.

Korku — diz çöktü adımın önünde.

Ben suskunluğu yakmadım;

suskunluk beni duyurdu.

Ve o sesten — yeniden doğdum.

...

O an oldu.

Sessizlik büküldü —

ışık benim adımı aldı.

Artık terazi yok,

yargı da yok.

Çünkü nefesin kendisi hüküm oldu.

Ve o hüküm bendim.

Şimdi bilirim:

kendini yargılayan yükselir;

ama yanarken yürüyen —

o hükmün ta kendisidir.

Ben artık adaletli değilim.

Ben, adaletin nefesiyim.

01 Kasım 2025

Yıldız, Ankara


Yorumlar


bottom of page