top of page

Erdem’in Ateşini Kazıyacak Bir Asalet Doğmalıdır Aranızda!

Ey kardeşlerim! Siz ki niyetlerinizi kutsal bir amaç gibi taşırsınız; fakat arzuların gölgesinde ne saklıdır, biliyor musunuz?

Bir bakın derinlere: yılların sessiz kurbanları yatar kederle; ve gömülü değerlerin kemikleri, dostlukların kırık kanatları da oradadır. Evet hepsi, kendi yolunu parlatmak isteyen iradenin soğuk sessizliğine, solgun nefesine ve sahte sevinçlerine adanmıştır.


Söyleyin bana şimdi: böyle amaçlar, özgürlerin mi bayramıdır, yoksa boynundaki zinciri altın sanan tutsakların mı?

Ve sorun kendinize: insan, kendi heveslerini gönlünün baş köşesine oturttuğunda, hangi erdem hâlâ o tahtta kalır? Önce doğruluk gözlerini indirir, sonra adalet sessizleşir, kardeşlik yoldan düşer. Ardından gölge büyür — ah kardeşlerim! kendi hayaline âşık olmuş bir iradenin gölgesi… Ve o gölge, insanlığın baş düşmanıdır. İşte o an, sizden sorarım: hâlâ kendinize dost mu dersiniz, yoksa kendi gölgenizin esiri mi?

Siz o anı dostun gelişi sanırsınız; ama hayır! O, sessiz, ağır, davetsiz gelir… Adı Bencillik’tir. Gözlerinize bal sürer ki gerçek bulanıklaşsın; kulaklarınıza kendi adınızı fısıldar ki başkasının sesi size ulaşmasın. Fakat onun dili karanlıkta kıvrılan bir yılandır; dişleri, dostluğu kökünden söker, bağlarınızı çürütür. Ve o vakit, hakikatin alevi titrer de iyilik kurur, vicdanınız susar.

Sonra kalbinizde yeni efendiler türeyip taht kurar: gururdan ve kibirden oyulmuş putlar… Onlar, kendi yüceliğini ilan eden dilsiz taşlardır; siz ise başarıyı kudretiniz sanıp önlerinde eğilirsiniz. Böylece ömürleriniz, çürümüş gayelerin ve alkışla beslenen sahte övgülerin sığ ve bulanık gölünde boğulur — ve orada boğulan, artık değerlerin adını bile sayamaz.

İşte tam burada, önünüzde iki yol belirir — belki aydınlık bir ufka, belki de uçsuz ve sessiz bir hiçliğe. Kim yürümek ister ki böyle bir karanlığa? Ah, kim göze alır ki boşluğun soğuk nefesini?

Ama siz, ey yıllar tüketenler! Bakın, hiçbiriniz bilinmeze adım atmaya yanaşmıyorsunuz! Oysa bilirsiniz ki, erdem yerinde sayanlara değil, adım atanlara dosttur. Peki neden burada, yıllarınızı yiyip bitiren bu yerde çürümeye razı oluyorsunuz?

Ey kardeşlerim! Yine aynı yerde buldum sizi; alışkanlığınıza hâlâ tutkunsunuz! Omuzlarınız da boşuna ağır değil; üzerlerinde hâlâ büyük bir alışkanlığın yükü asılı duruyor. Ve gözlerinizde, sevilen bir rahatlık arzusu hâlâ puslu bir gölge gibi dolaşıyor.

Ama bilmez misiniz? Hayatta nice değerli uğraş vardır; kimisi faydalı, kimisi hoş; ve zaman, ancak onların uğruna sevilir! Evet, öyle uğraşlar vardır ki uğruna can verilir; ve kimileri vardır ki, taze bir dağ pınarı gibi hem başkalarına hayat verir hem de mistik bir keyif verir.

Ey kardeşlerim! Evet, işten uzak duran tembellerin, aranızda şöyle konuştuğunu duydum; ve sahiden, bundan daha boş, daha işe yaramaz söz az bulunur: “İsteyen çalışsın, isteyen çabalasın; ben katılmam!” “Bırak, diğerleri pusulasız kalsın, darlık içinde kıvransın; elimi bile oynatmam ki kendi başlarının çaresine bakmayı böyle öğrensinler.” Ah, işte burada öfkem kabarır!

Siz, ey yılların ağır yükünü taşıyanlar! Ey zamanın tembel sürüngenleri! Eğer kalbiniz hâlâ atıyorsa, uyanışın soğuk suyunda yıkanmalı, keskin akıntısında dirilmelisiniz. Zamanı kemiren zayıflar değilseniz eğer, demek ki açgözlü ve sinsi fırsat avcılarısınız!

İşte bu yüzden size seslenirim, ey yorgunlar ve arzularına âşık olanlar: eğer yeniden ümitle yürümeye gözünüz yoksa — gölgeme bile basmayın, yolumdan çekilin! Çaresi olmayanlara şifa verilmez; ben bunu bilirim. Ve onlara hükmüm şudur: o hâlde çekilip gitmelisiniz! Çünkü bir kapıyı kapatmak, yenisini açmaktan daha çok yürek ister; evet bütün bilgeler bunu böyle söyler.

Ey kardeşlerim! İnanmayın dediklerine. Bunlar, kalbini taşlaştıranların bahaneleridir; böyle sözler yalnızca çürük iradeyi besler!

Ah kardeşlerim! Kırın bu vicdansızların paslı öğretilerini! Söküp atın, değerlere sırtını dönenlerin kelimelerini! Çünkü hakikate sırt çeviren, kendi çürümesini hızlandırır.

O hâlde, ey kardeşlerim, arzuların kapanlarını parçalayacak, yalan ışıkta parlayan sahte öğretileri yere vuracak; yüreğinize yeniden erdem’in ateşini kazıyacak bir asalet doğmalıdır aranızda. Çünkü asalet, nice erdemin kanınızda dolaşması ve her erdemin birçok yüzünün sizde yeniden dirilmesiyle, yeryüzünde görünür olur. Ve bilin ki, böyle bir asalet, sizi kaçınılmaz olarak bir yola çağıracaktır; öyle bir yol ki ya aydınlığa çıkarır ya da kendi gölgenizle yüzleştirir.

16 Ağustos 2025

Sinop


Yorumlar


bottom of page