
Ey Aykırılar! Hakikatin Yedi Kapısını Çalmaya Hazır Mısınız?
- Ergün Gültekin

- 11 dakika önce
- 5 dakikada okunur
Bu sözler, dorukların rüzgârından süzülerek insana yönelmiş bir uyarıdır:
Eğilen başın doğrulması, gölgeden sıyrılıp yüceliğe yürümektir. Ve her bölüm incitmek için değil; uyanması gereken ruha nefes olmak için doğmuştur.
Bu gizemli bilgelik fısıltıları, yanlışın gölgesine yaklaşanlara, sabır ile rehaveti karıştıranlara, değerini unutanlara ve hakikati söylemekten ürkenlere bir diriliş çağrısıdır.
Her söz, içindeki susturulmuş doruğu hatırlasın diye gönderilmiş mistik bir bilmecedir; çünkü insan unutur, rüzgâr hatırlatır — insan çöker, söz kaldırır.
1 — YANLIŞIN GÖLGESİ
Gerçekten, ey dorukların çocukları! Yüksekliğinizin göğünde doğmuşken, nedir ki eğdiniz başınızı o yanlışın soğuk gölgesine?
Ey ateş yoldaşları! Nedir sizi kendi ışığınızı bırakıp yabancı bir çukurun soluğuna çağıran o fısıltı?
Hiç kendi sevgisini taşıyamayan bir gölgenin önünde eğilir mi insan, ha?
Evet! Öğrendiğim ilk bilgelik budur benim: zalime yaklaşan, ödünç bir kızıllığı kendi ateşi sanır da sonunda ruhunun külünü taşır sırtında.
...
Ey kardeşlerim! Uysallık değildir korkunç olan — zalime eğilmiş bir kalbin çürümesidir!
Benim ikinci bilgelik dersim de şudur: Karanlığa yaklaşan, çok geçmeden karanlığın dilinde düşünmeye koyulur ve düşüncesi kendi doğrularına bile yabancılaşır.
...
Gözün sessizliğe daldığı ve elin eyleme uzandığı o sınırda durursunuz siz, ey kardeşlerim; orada belli olur kimin karanlığa çömeldiği, kimin doruğa yürüdüğü.
...
Ama kırılmış cesaret değil midir tüm çöküşlerin anası? Özgüven ise, daha yüksek bir doğumun beşiği.
2 — DOĞRULUĞUN ATEŞİ
Ey doğruluğu arayanlar! Nedir sizi kendi omurganıza karşı tereddüde düşüren?
İyiliğin karşılığı korkaklık olabilir mi, ha?
Hayır! İyiliğin karşılığı ancak adalete doğru atılan adımdır.
...
Ah! Sizden öğrenmek ister adaletin nefesi; sizin duruşlarınızdan beslenir de ellerinizden alır kudreti.
3 — YÜKLERİN İMTİHANI
Ey yüklerini yanlış dağların eteklerine sürükleyenler! Onların izine serpilen dikenleri görmüyor musunuz ki hâlâ yürürsünüz o çukura doğru?
Titrer kalp orada bu ikili çağrının yükünden: bir yanda size ait olmayan ağırlıklar, öte yanda kendi yolunuzun çağrısı!
Ah kardeşlerim, sezebildiniz mi niyetimin bu gizli iki yönünü? Evet! Unutmayın, zalimin yükünü taşıyan, sonunda kendi nefesini duyamaz!
...
Benim üçüncü bilgelik payım da şudur:
Ben zalimi değil, iyi niyetine rağmen değerleri yitirmek üzere olan şaşkını bağışlarım; zira çürümüş ruha serilen merhamet, diri olanın ışığını söndürür.
4 — SABRIN DOĞRUSU
Ey sabrı yanlış okuyanlar! İşte budur benim uçurumum ve bilgeliğim: insana “bekle” diye fısıldayan o rehavet, çoğu kez iradenin ateşini küle çevirmek ister — tembelliğe!
Bu yüzden bir sağır gibi dolaşırım yankıların arasında; çünkü onun adıyla süslenen sükûnet, çoğu kez boyun eğişin maskesidir.
Şimdi yalnızca üç kuruşluk emeklere ‘zafer’ deniyor ya! Hayır kardeşlerim, sabır böyle ucuz değildir; çünkü gerçek sabır acıya tahammül etmek değil, kutsala olan yönü terk etmemektir.
...
Evet! Sık sık söylerim kendime: “Ey aykırı yürek! Bir bela düştü payına — tadını çıkar onun, sabır gibi!”
Zira hareketsiz duranın sabrı çürür; umuda bir emekle yürüyenin sabrı ise büyür.
...
İşte dördüncü bilgelik dersim de budur:
korku, kötülüğü izletmek ister ruha — ey insan! sen yüzünü sınava çevir!
5 — HAYSİYETİN SINIRI
Ey kendi değerini unutanlar! Söylemiştim size: kırılmış cesaret değil midir tüm yılgınlıkların anası?
Ve ben size derim: özgüveni kırılan, sağlıklı düşünmeyi de kaybeder; aklını kaybeden ise haysiyetini düşmana sunar.
...
Evet, ey kardeşlerim! Hayatı seyretmek güzelse, iyi yaşanmalıdır bu oyun; bunun için de erdemli ruhlar gerekir.
Zira ahlakı olmayan, kendini ateşten koruyamaz.
...
Ama nice soylu ruhlar gördüm insanların arasında: Onlar sınırı öfkeyle değil, sevgiyle çizerler; görünmeden göğe yürürler ama yükleri dünyayı bile taşır.
Ve siz bunu bilmez misiniz? Amaç, güzel ölmektir; vicdanında bir yük olmadan göğe gülümsemektir.
...
İşte onlar iyiliği büyütürler her emekte; evet! severim onların yanında bulunmayı — iyi gelir acımasız dünyanın yorgunluğuna.
...
Ama iyi olacağım ve iyileştireceğim diye zalimin dizinin dibinde mi oturursunuz?
Ah! Kaçının bu zararlı düşünceden.
Çünkü çok avutulan yürek, sonunda kendi ışığını bile karanlığa bırakır; işte budur düşüşün sessiz başlangıcı.
Bana amacımı hatırlattıkları için ve kalplerini kötülüğe adadıkları için yine de esirgerim onları, koşan adımlarla onlardan uzaklaşarak.
...
İşte! Beşinci bilgeliğim de böyle bilinsin:
sınırı olmayanın haysiyeti de yoktur;
onu koruyamayanın yüreği rüzgârın önünde savrulur.
...
Ey ölçüsünü kaybetmeye alışmış ruhlar! Ben size derim ki: kötülükte ısrar eden ve ateşe düşmekte olan karanlık bilince el uzatmayın — çünkü onu tutan, onunla birlikte çöker.
Yakınlaşmayı iyilik mi sanırsınız şeytanlara; oysa azılı kötülük olana yaklaşan, yanlışın kaderini giymeye başlar.
...
Evet! Severim uzak duranların direncini; çünkü bazen mesafe erdemdir ve erdem, çürüğün nefesini koklamak istemez.
...
Evet! İnsan tercihleri anlaşılması gereken bir şeydir — fakat siz, zararlı gölgelere ıslah edeceğim diye sığınır ve bunu merhamet sanırsınız.
...
Altıncı bilgeliğimi yazıyorum size: Kötülüğe ceza vermemek iyilik değildir; çoğu kez uçurumun davetidir ve siz o adil daveti duymadan kabul edersiniz.
...
Ey ruhlar! Düşmekte olanı yalnız bırakın eğer ki yükselmek istiyorsanız. Evet, böyle bilinsin: kendini koruyamayanın düşmana ihtiyacı yoktur!
6 — YÜREĞİN YÜKSELİŞİ
Ey özünü unutanlar! Nedir sizi kendi ateşinizden uzaklaştıran o karanlık sevgi?
İşte oradadır sizin sınavınız: kalbin içinize sustuğu ve elinizin gururunuza çember çektiği o sınır.
...
Hiç büyük olanı görmeyen bir yüreğin çöküşü, tüm haksızlıkların anası değil midir?
Ve insan, bencilliğin üstüne yürümeyince nasıl aşabilir ki kendini?
...
Önce kalbine saplanan sevginin çözülmesi gerekir ki ruh haksızlığa mahkûm olmasın.
...
Evet! Kendini sevmeyenin sevgisi, başkasının nankörlüğü altında erir; çünkü kendi değerleriyle yoğrulmayan her ruh, bir karanlık sevgiye meyleder.
...
Ve sevinin ey yürekler, bu altıncı öğüdüm için: Sevgi kapınızı yalnız yükselişe çağıran nefeslere açtığınızda çarpan kalbiniz karşılık bulur.
...
Ey yalnızlıktan korkanlar! Ve eğer erdem kendini bilmeyende saklıysa, siz de hâlâ anlamadınız ayrılığın çukurunu kutsayanların neden asaletten nasipsiz olduğunu.
...
Evet! Sevinirim direnen gönlün saçtığı hakikatleri görünce; çünkü üstün ruh acısını yüceltir, adaletsiz acı ise ruhun bağlarını kırar.
Kalabalıklar arasında da vardır kıvılcım taşıyan bir aykırı — evet! onların olumsuzluklara karşı direnci demirin dik duran ateşi gibidir, eğilmez.
...
Siz, gözümün nuru, aykırılar! Budur sizden kuşkum: yalnızlığa “o kalbimdir!” diyecek yerde, onu uçurum sanıp kendi gölgenize kaçarsınız.
...
Ah! Güzel yarınlara, aykırı kalbimin düşlediğinden daha ateşli diyara ancak şunu bilenler yürüsün: yalnızlık, sevgiyi sömüren taş kalplerden, o nankör zalimlerden kaçılan evinizdir.
...
Ey kendi kalbinin gürültüsüne teslim olanlar! Ah, siz saklı mutluluğun kıymetini bilmeyenler!
Tatlı sözlü geçmiş anıların görünmez bir is gibi insanı karanlığa çektiğini hâlâ görmez misiniz?
Çünkü eğilen, kendi geleceğini unutan kimsedir; geçmişin süslü hatıralarına baş eğmek ve bugünü unutmak, insanın kendi umudunu karartmasıdır.
...
Ve ben böylelerine derim ki: kendi ipininizi keşkelerin ateşine atmayın! Çünkü dünde yaşayarak kendi geleceğini gözetmeyen, mezarında sadece hayal görür.
...
Ey aykırılar! Neden sevimsizleri seversiniz de kendi yüreğinizi sevgisiz üşütürsünüz!
Hayır! Gelecek, umut dileneni değil, yalnız kendi ayak izine sadık olanı taşır; evet! kendini düşünmeyen, başkasının bencilliğinde ölür.
...
Alın göz yaşlarımla, yedinci öğüdümü kardeşlerim: Yaşam bir güç mücadelesi ise kendine acımayan her ruh, bir zalimin sevgisizliğinde yok olur
...
Ey doruğun kapısını arayanlar! Ey yüksek kapıları benimle zorlayanlar! Kim oturduğu yerde susarak yüceliğe erişti ki siz erişesiniz?
Ah! Bilmez misiniz? Zulme sessiz kalan, kendi onurunu yitirir. Hayır! Karşıdaki ne düşünür diye susmayın artık! O üzülür diye kendinizi susturmayın!
Hakikati haykırın! Çünkü adalet, korkunun sustuğu yerde değil; cesaretin konuştuğu yerde filizlenir — duran değil, ses veren arıtır onun soluğunu.
...
Ve bunu yapmadığınızda ben şöyle haykırırım size: Hayır! Kibarlık değildir gerçekleri örtmek! Acıtan diliniz değildir ki hakikatin kendisidir.
Hadi, yükselin gerçekleri söyleyerek! Kendini bilmez zalimlerin gözlerinin içlerine bakıp karanlık kalplerini göstererek!
01 Aralık 2025
ODTÜ, Ankara
(Zihinsel Geviş Getirme Seansları VI)




Yorumlar