top of page

İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #12)

Ey aykırı ruh!

Kalk!

Çünkü senin kalkışın,

Başkalarının korkak suskunluğunu

Yerle bir edecek bir isyandır!

Senin misyonun,

Bir başkasının sustuğu yerde

Ateşle yakan bir feryattır!

Evet! Sana ne sorsalar,

Vereceğin her yanıt seni değil,

Onları sınar aslında —

Ama anlamazlar;

Bilmediklerini sormaz,

Bildiklerini ispatlamak için sorarlar!

Bilgi değil, onay beklerler senden.

Cevabın büyüklüğü ise seni değil,

Onların cehaletini ortaya serer!

Gururun yüzünü buruşturur.

Çünkü senin yürüyüşün,

Kalabalığa yön değil,

Varoluşa iz bırakır!

...

Ey çok sevilen!

Yolunu aydınlatan,

Karanlıkların ışığı ol!

Hakikat senin ardında

Cesaretle yürüsün!

Çünkü sen

Başkalarının kör karanlıklarını

Kendi ışığınla arındırmak isteyensin!

Evet sen,

Yola çıkarken

Geriye dönüp bakmadığın her adımda

Yeni bir erdem yaratmak isteyensin!

Ve unutma:

Yön bulanlar unutulur,

Ama yol açanlar ise ölümsüz olur!

...

Ey görülen ama görünmeyen!

Sen aydınlığa gitmek zorundasın

Yalnızca karanlıkları görebilensin diye.

Gözlerini her kapattığında

Gördüklerinden değil,

Görmediklerinden ürkebilensin diye!

Ne! Seni anlamadılar mı?

Belki de gölge olduklarından korktular.

Ama unutma:

Gerçek ışık karanlığın içinde doğar.

Ve gerçek ışığın doğması için

Gölgenin seni terk etmesi gerek!

..

Ey konuştukça susturulan!

Senin sözlerin uykudaki kalpleri titretti.

O yüzden kulaklarını tıkadılar sana —

Çünkü hakikat, sabah soğuğu gibidir:

Üşütür ama uyandırır!

Ve sana yollar sundular,

Taş döşeli, aynı ayak izlerini taşıyan,

Üzerinden geçmiş kralların bile unuttuğu...

Sana gel dediler; Boyun eğ!

Çünkü seni uyumlu sanıp,

Kendi kalıplarında eritmek istediler!

Ama sen —

Sen zalimlerin yoldaşı değildin ki

Değerlerin bittiği o yerde yürüyesin!

Hayır! Yol değil, yöndün.

Harita değil, rüzgârdın!

Kervanların sustuğu yerlerde,

Kendi çölüne kendi yıldızını serendin!

İşte bu yüzden,

Yüreğinde sakladığın isyan tohumu

Susmadı hiç.

Evet! Kök saldı karanlığa,

Ve her kök

Güneşi davet eden

Çatlaklar açtı düzenin duvarında.

Onlar sana yol biçti,

Sen ise yolu küçümsedin.

Sen adımlarını yazgıya değil,

Kendi içsel yankına kulak verdin.

Sevgiyle çarpan kalbime yemin olsun!

Senin ayakların,

Eski taşları utandıracak kadar aykırıydı!

...

Ne, yoruldun mu diyorsun?

Hayır!

Yorgunluk, vazgeçenin değil,

Amaca yürüyenin kudretli emeğidir.

O, kutsal bir yolun alnındaki terdir.

Ve bil ki:

Ancak adımların geride iz bıraktığında,

Yorgunluk, bir şikâyet değil,

Bir kudretin yükselişi,

Bir varlığın direnişi olur!

Ve sabrı önerdiler sana —

Beklemen için bir dayatma sundular.

Zamanı bir pranga gibi takıp,

Sabret! dediler.

Ama sen ne zamana,

Ne de sözlere boyun eğdin.

Çünkü bilirdin:

Sabır, boyun eğenin değil,

Vakti geldiğinde

Dağları yerinden oynatacak olanın

Taşıdığı sükûnettir!

Evet! Sen sabrını,

Zincire vurulmak için değil,

Zihninin gücüne yaslamak için geldin!

Çünkü sen,

Beklemek için değil,

Zamanı yaratmak için geldin!

...

Ey sevimli olan!

Bazılarını da huzurla kandırdılar...

Kendi çürümelerini dinginlik diye sattılar.

Ama senin ruhun huzura değil,

Aşkın bir yanışa susamıştı!

Dingin sularda aynaya bakılır,

Ama hiçbir kıyı orada şekil almaz.

Kudurmuş olan denizlerdir

Kıyılara şekil veren,

Kayaları dile getiren!

Aşındırarak akan zamana ant olsun:

Sen dövülen bir kıyı değilsin,

Sen fırtınanın ta kendisisin!

Ey varlığı sevgim olan!

Hadi, Kalk!

Yolunu aç, yıkıntıları geride bırak!

Ve unutma:

Sonsuzluğa yürüyenler yön aramaz —

Çünkü onların her adımı

Zamana kazınan bir yankıdır!

10 Mayıs 2025

Temelli, Ankara

Yorumlar


bottom of page