top of page

İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #15)

P, bir dağın eteğine geldiğinde orada bekleşen yorgun ruhlar gördü. Gözleri göğe dönüktü, dizleri yere. Ellerini semaya kaldırıyorlardı, ama ayakları toprağa kök salmayı unutmuştu.

Ama P onları geçip dağın öte yüzüne indi. Çünkü orada—kalabalıktan uzak, suskun ama uyanık, kırılmış ama boyun eğmemiş—bir avuç vardı. Ve o vakit içimdeki P, onların ortasında durdu ve şöyle seslendi:

---

Ey aykırı ruhlar!

Ey çoğunluğun çürümüş erdemine

Sırt çeviren seçilmiş azınlık!

Umut hakkında konuşacağım size.

Ama önce içinizdeki gölgeye sesleneceğim:

Ne yaptınız da umut etmeye cüret ettiniz?

Kendinize hangi ateşi düşürdünüz ki

Şimdi ışık aramaktasınız?

Hangi karanlıkta yürüdünüz ki,

Sabahı hak ettiğinizi düşünüyorsunuz?

Siz ki sürüyü terk ettiniz—

Ama hâlâ çobanın sesiyle avunuyorsunuz.

Siz bedeninizi kurtardınız,

Ama ruhunuz hâlâ onun

Değneğinin altında titriyor!

Siz kafesten çıktınız—

Ama hâlâ siz

Eski tüneğinizin sıcaklığını özlüyorsunuz.

Özgürlük dediniz,

Ama kanatlarınızı gökyüzü değil,

Alışkanlıklarınız kapalı tutuyor!

---

Ey aykırı ruhlar!

Siz bekliyorsunuz, belki de...

Ama ben size derim ki:

Beklemek, kabuğun çatlamasını seyreden

Tohumun sabrıdır—

Oysa siz yürümelisiniz!

Çünkü yürümeyen aykırının adı

Sadece: seyircidir!

---

Siz diyorsunuz: “Sabrediyoruz.”

Ama bu sabır değil, ölçülü bir teslimiyettir!

Evet! Siz acıya katlanmıyorsunuz,

Siz acıyı erteliyorsunuz!

Korkakça, zarifçe, içten içe çürüyerek...

Ah! Ümit mi diyorsunuz şimdi?

Kolaydır onu dudakta taşıma,

Ama siz onu omzunuzda taşımadıysanız,

Şimdi hangi ümide layıksınız?

---

Ey kendi düşüncesinde bir yangın başlatanlar!

Ama hâlâ başkalarının külüne bakanlar!

Ben size soruyorum:

Ümit, kendiyle baş başa kalamayanların

Uydurduğu bir efsane değil midir?

---

Siz diyorsunuz ki:

“Her şey güzel olacak.”

Ama ben size derim ki:

Bu söz, çoğunluğun ninnisidir!

Ve siz ninniyle değil

Çığlıkla uyanmaya layıksınız!

---

Ey aykırı ruhlar!

Unutmayın! Zorluklar olmasaydı,

Size kimse kulak vermezdi!

Ama siz yalnızca duyulmak değil,

Tutuşturup yakmak için varsınız!

Evet! Anlam için değil,

Hakikat için yanmalıydınız!

Ben size “ümitsiz olun” demiyorum,

Ben size “ümide dönüşün!” diyorum!

Çünkü sizden başkası olmayacak

Bu çürümüş dünyanın kıvılcımı!

---

Işık olun, ey aykırı ruhlar!

Çünkü karanlığı yaran,

ışıltı değil — yanışın ta kendisidir!

Deniz olun!

Çünkü nehirler sizi taşımak için değil,

Boğmak için aktı üzerinize!

---

Ve şimdi söylüyorum size:

Ümit, bir kale değildir,

Camdan bir saraydır o!

Ve camdan sarayda

Gerçek hiçbir söz yankılanmaz!

Ey aykırılar!

Kırın onu!

Ve çıplak ayakla basın gerçeğin taşına!

---

Ey aykırı ruhlar!

Ümitsizlik düşüştür diyenlere inanmayın!

Çünkü düşmek,

Bazılarına iniş değil,

Sıçrayışın son eşiğidir!

Ve en büyük doğum,

En derin çöküşün koynunda büyür!

---

Siz hâlâ mı bekliyorsunuz?

Hâlâ bir ses mi arıyorsunuz

Size “kalk!” desin diye?

Ben size derim ki:

O ses sizdiniz!

Ama siz onu susturdunuz—

Çünkü o ses, hayallerinizi kesintiye uğrattı!

---

Ben size pasif bir ümit değil,

Ateşten bir isyan öğretiyorum!

Çünkü umut, hareketsiz kaldığında

Kendine tapan bir zincire dönüşür!

Ve siz

Zincirlerinizi altınla süslemeye başladıysanız,

Ben size sorarım:

Hangi esaret,

Kendi rızasıyla bu kadar narin görünür?

---

Kendinize şu soruyu sorun, ey aykırı ruhlar:

Ümidiniz bir yastık mıydı,

Yoksa bir kılıç mı?

Yol sandığınız şey

Sizi daha da derine çektiyse,

Siz hâlâ çıkmayı istiyor musunuz?

---

O hâlde şimdi kalkın!

Çünkü artık hiçbir ses gelmeyecek yukarılardan—

Siz çalacaksınız kendi uyanışınızın çanını!

Kaldırın başınızı toprağın ezberinden,

Ve bilin ki:

Gelecek, size vaat edilmiş bir yer değil,

Onu kendi ellerinizle inşa edeceğiniz

Bir yangın yeridir!

Yeniden doğmak mı istiyorsunuz?

O zaman önce ölmelisiniz—

Alışkanlıklarınıza, korkularınıza,

Ve umut adıyla süslediğiniz teslimiyete!

Ve unutmayın:

Işık gökten inmez,

Onu siz çıkarırsınız

Kendi içinizde gömdüğünüz karanlıktan!

Ben artık susuyorum.

Çünkü siz, kendi sesinizi duymak için

Yeterince sustunuz.

Şimdi yürüyün,

Çünkü bekleyenler düş görür—

Ama yürüyenler,

Gerçeği uyandırır!



18 Mayıs 2025

Yaşamkent, Ankara


Yorumlar


bottom of page