
İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #29)
- Ergün Gültekin

- 3 Ağu
- 3 dakikada okunur
Ey denizi yaran yolcu! Gözlerini dışa değil, içte kaynayan sarsıntıya çevir! Çünkü kalabalıkların yürüdüğü yer, hakikatin uğradığı yer değildir!
Ah! Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsan, seni değerlerin yolundan saptırmazlar mı?
...
Kederle yürüdüm siyah renkli ufukta. Her adımda içimde bir gece uyandı ama her karanlık, doğmadan önce bana ışığını duyurdu.
Ah! yalnız kalanların sabrı, göklere yükseltilen bir dua, değil midir?
...
Ayaklarım ezdi çarpık yalanları, doğrulara gölge düşüren bahaneleri. Evet! Hakikati savunan, her adımda yalanı paramparça eder.
Ve ben karanlığı sevdim ki ışık oradan doğsun! Ah! Sürünün sıcaklığında çürüyen değilim ben, kendi ateşiyle yol açan yalnızım!
Hakikate yol göstermek için önce içimizdeki karanlığı yakmak gerekmez mi?
...
Aşağıya çeken arzularla güreştim, nefsime gem vurdum. Kalbimdeki zalimi susturdum ki insanlığa yer açılsın.
Yeryüzünde tevazu ile yürüyenden daha üstün kim mi var? Ah! Kim içindeki arzuları zincire vurursa, işte o gerçekten hakka yürür.
...
Onlar dedi: “Her taş düşer!” Ama ben düşerken bile yıldızlara tutunurum! Zira hakiki yücelik, düşmekten korkmayanlara görünür!
Evet! Yerde sürünen çoktu ama ben göğe tutundum! Ve yalnızlık bana yoldaş oldu çünkü herkes yere bakarken, ben göğe yürüyendim!
Ah! Sizde gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer değerlere inanan iseniz, üstün olan siz değil misiniz?
Ever! Ben ateşe atılan bir iradeyim! Yüreğime düşen her şüpheyi alevle sınadım. Ey ateş! Şimdi bana karşı da serin ve selamet ol!
...
Her yalnızlık bana bir dağ yolu oldu. Çünkü ben çoklukta eriyen değil, tek başına zirveye çıkanlardanım.
Ah! Sabredenlerin kalbindeki sebat bana yetsin!
...
Ve ben bir ad verdim içimde kıvılcımlanan sese: Cesaret! O öyle bir şeydir ki, doğmadan öldürür korkuyu. Çünkü hakikat, haykırmadıkça yeryüzüne inmez!
Ha! Kınayıcının kınamasından korkan da kim?
...
Ben çığlığımın göğe ulaştığını görmeden susmam! Çünkü evren, ancak cesur bir kalbin sarsıntısıyla yerinden oynar! Evet! Her sarsıntı bir doğumdur ve onu doğuran, iyi niyettir!
Sarsıcı kararlılık ve cesaretle acaba hangimiz daha güzel iş yapacak?
...
Ah! İnsan, kendi canına karşı savaşan tek mahlûktur. Ve ben, işte o savaşın en çetin cephesiyim! Evet! Uçurum bana bakınca titremez; çünkü ben onun çağrısını duyanım. Ve kim ki içindeki derinlikle yüzleşir, ona uçurum bile kanat olur!
İç mücadeleyle şekillenen insanın, kendini aşması değil midir, o uçurum?
...
Ben merhameti boyun eğerek değil, göğsümü gere gere sunarım! Zira affetmek, yalnızca güçlülerin sanatıdır. Ve ben, acıya elini uzatan ama karşısında diz çökmeyen bir vakarlıktan doğdum!
Ah! Kim affeder ve barışırsa, onun mükâfatı, asalet değil midir?
...
Ben öfkeyi yıkan değil onu dönüştüren bir cesaretim! Evet! Hayat karşıma ölümle çıkınca, ona şöyle dedim: “Bu muydu son? Hadi, bir kez daha başlayalım!” Zira sonsuzluğu tadanlar, ölümle pazarlık etmezler!
Ah! Göğe aitliğimdir ona dönüş yaptıran!
...
Ben sonun bir yankı olduğunu duydum ve yankı yalnızca hakikati işitenlerin kalbine döner. Evet! Her çöküşümde, yeniden doğdum; çünkü ben, yok oluşla değil, kutsal yankıyla dirilenlerdenim!
Ah! Gücümün yettiğiyse üzerime çöken her dert, yıkıl ey dağ karşımda!
...
Yürürken taşlar bile geri çekilir; yol kendini benimle tanır. Çünkü uçurum bile benim sıçrama tahtamdır! Her düşüşüm, göklere yönelen bir hamledir!
Ah! Ne büyük lütuftur düşerek yükselmek, ne ince iştir yükseklikle azalmamak!
...
Gölge fısıldar: “Dur!” Ama ışık, bir emirdir: “Tırman!” Ve ben her sessizliğin ağırlığını omzuma aldım. Zira ağır yük, başkasının değil, kendi iç sesini taşımaktır!
Ah! Boynuma dolanan yoksa kaderim mi?
...
Ben haykırdım ve gece çatladı! Sessizliğe zincir vurmuş kalabalıkların yerine, tek bir çığlıkla hakikati çağırdım! Ve ölüm bile kulak verip eğildi önümde; zira ben, korkmayan bir yalnızlığım!
Ha! Verdiğim sözü yerine getiren er kişi miyim?
...
Ben sustum ama kelimelerim titredi! Düştüm ama düşüşüm göğe dokundu! Çünkü ben her ölümde, “Yeni baştan!” diyen bir dirilişim!
Hem dememişler mi: Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır!
...
Ve şimdi, kulakları olan işitsin: Bu bir öğüt değil, bir yıldırımdır! Yürüyenler için değil bu çağrı, yürümeye cesaret edenler içindir!
Ah! Dağlar bile bu onuru taşımaktan korkmamış mı?
03 Ağustos 2025
Gölbaşı, Ankara




Yorumlar