top of page

İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #35)

Ey kardeşlerim!

Severim gözü pekleri;

Ama yalnızca kılıcını sallayanı değil –

Kendi kaderini demirci örsünde

Dövenleri severim!

Ve bilirim:

Kolay yolun çiçeğini koparan,

Güneşi asla tatmaz;

Ama zoru seçen, dikenlerden geçer de

Kendini Üst İnsan’ın toprağına eker!

Ve onlar – o zalim ruhlar:

Eğer erdemi bedelsiz bulsalardı, ah!

Hangi yaralarını gizleyeceklerdi o vakit?

Evet! Arzularını huzur diye yücelttiler;

Ve kendi elleriyle ışıklarını boğdular!

Zalim kalabalıklardır onlar:

Sözlerinde hâlâ gösteriş taşır,

Yeminlerinde hâlâ hile saklarlar.

Bırakın, bırakın yükleri ağırlaşsın;

Dağ gibi büyüsün de

İçlerindeki zayıflık açığa saçılıversin!

Ama size söylüyorum, kardeşlerim:

En büyük tehlike kötülerde değildir –

Kendi kendini “iyi” sanandadır!

İşte budur insanın en derin uçurumu!

Ah! Suskunlukları çoğaldı,

Ama ruhları bir o kadar karardı;

Dağları aştıklarını sandılar,

Oysa kendi gölgelerine zincirlendiler de

Kendi elleriyle mezarlarını kazdılar!

Ha! Onur altın değildir ki pazarda tartılsın;

O ateştir – yanmayan ise üstün değildir!

Evet! Kim ateşin içinden geçmezse,

Erdemini yalnızca dilde taşır.

Küçük bir ihmal mi? Gediktir vicdanda;

O gediği gören arzular, kötüden güçlüdür!

Ah! Olgunlaşma kolay erişilen değildir:

Zirveye çıkan ruh, dikenin kanını ödemelidir!

İşte böyledir üstünlük:

Cesaretiyle yük taşıyan,

Bilgeliğiyle yön çizen —

Ama ikisi tek bir ruhta birleşmiş!

Olgunlaşmış ruh mu kimdir?

Hayır! Yalnızca yiyip doyan değildir!

Hayvanını zincire vurmuş,

Yıldızını bağrından doğurtandır!

Ah, bütünlük içinde yürüsün o kemal insan!

Ama dikkat edin, kardeşlerim:

Yıldız doğar da yönsüz kalırsa,

Işık bile karanlığa hizmet eder;

Çünkü ona yol veren erdemdir,

Aksi halde parlayan da cahilce düşer!

Evet! Her fiil yücelik değildir!

Kötülük de meyve verir —

Ama yiyeni zehirler, kökünü kurutur!

Ah, erdem arayanın bağrında kök salar;

Cehalet ise sürünün alkışında çürür!

İrade mi? Rastgele seçmek değildir;

Ateşin ortasında doğruyla yanmaktır!

Ve arzularına güzel geleni seçen,

Aslında iyiyi seçmemiştir!

Ey kardeşlerim!

Ah, yıkın sahte iyilerin tahtlarını!

Güya diz çöker; ama gölgeleri büyür —

Ve gölgeleri kötüden de çok karanlıktır!

Evet, deniz kükreyerek saldırır!

Ah, Üst İnsan geri çekilmez,

Çünkü onun işi :

dünün çürüğünü sürüklemek değil,

Yarının güneşini doğurmaktır!

Hayır! Ey kardeşlerim!

İyilik, sürünün dizginlenmiş itaati değildir –

İyilik, yeni var oluşları doğuran kudrettir!

Ve kötülükse: gölgeyi seven zincirdir,

İnsanı uçuruma bağlar!

“Neden hakkımı çiğnedin?”

Diye böğürecek zayıf olan güçlüden;

Ama ben sorarım size:

Neden sustunuz, neden eğildiniz?

Ah! Suskun dizlerden

Nasıl yükselecek gök?

Evet! Adaletiniz yıldırım gibi çakmazsa —

Dünya hangi ateşle aydınlanacak?

Ah kardeşlerim, gök gürlemeden

Şimşek nasıl yırtar karanlık geceyi?

Ah, cesaretim!

Küçük zaferleri istemem senden;

Beni büyük ateş için çeliğe döv!

Ve zamanı gelince yıldız gibi parlamalıyım:

Işığıyla büyüten, ateşiyle sınayan!

Üst İnsan’ın yolu budur!

Ben bunu öğütlerim!

O yalnızca var olmaz —

Kendi varlığını gökte büyütür

Ve başkalarına yağmur olup yaşatır!

Tam, bütün olmak budur, ey kardeşlerim:

Kendi kendine yetmek değil, taşmak!

Evet! İnsan sevilmek için yaşamaz —

Hakikati omuzlayıp sevmek için yaşar!

İşte böyle haykırdı E2!

Öfkesi yıldırım oldu, sevgisi güneş;

Sözü çaktı göğe,

Ve kalpleri ateşe verdi!

19 Ağustos 2025

Esenboğa, Ankara


Yorumlar


bottom of page