
İçsel Yankılar (Yeni Bölüm #41)
- Ergün Gültekin
- 8 Eki
- 3 dakikada okunur
Yalnızlıktan bir ses mi geliyor, ey ruhum; gönlü açan, içi titreten bir ses. Bak! Bak konuşuyor! Sessizliğin derinliğinden yükseliyor da gece gece beni buluyor.
Ah! Nasıl yalnız kalır da kulak vermem ona? Nasıl duymam ki, tükenen gecenin koynunda fısıldayan hakikatini.
Bu ses, ey ruhum, vicdanın kendi yankısı değil midir? Evet, evet! Ta kendisi...
O öyle yaratılmıştır ki, dağ başını saray eyler; ürkek değildir, güvenerek yürür kendi içine.
...
Bak! Bak konuşuyor! Nasıl da sesleniyor bana:
Ey insan! En kıymetli ve en dönüştürücü şey zamandır hâlâ; çünkü kendine yetende cevhere döner, fani olandan baki olana yürür.
Sahiden böyledir: saatlerin bağrını yarmayan, kendi ömrünü can sıkıntısının zindanında tüketir.
Evet! İnsan aynı terazide zamanı tartar da biri erdeme kavuşur, diğeri ise eli boş ölür.
Bak! Zamanını amaçsızca harcayan karanlığı çoğaltır; oysa gayretle kalplere dokunan, nur olur da göğe karışır.
O halde ey insan! Ömür denilen yürüyüşte zamanını boşa harcama, iyiyi büyüt!
...
Ey insan! Anlam doğmadan eylem yanılır; bu yüzden de yönünü şaşırır.
Ah, nereye gitti şimdi o uçarı hazlar; kovalandıkça serap oldu an, avuçta kum gibi kayboldu.
Çünkü ne hazza tutunan kendini hatırlar, ne de kendini hatırlayan hazza tutunur. Evet! Sadece uçarken doyar muhabbet kuşu; yiyerek değil, göğe kanat çırparken.
Ah! Yalnızca kutsal bir anlam doğuranın yolunda gerçekleşir, kutsal ışığa kavuşmak. O halde ey insan! Anlamlı, yapmaya değer bir yaşam amacın olsun, fayda ve değer üreten!
...
Ey insan! Sahip oldukların mutluluğa dönüşmez; çünkü çoğu kez perde olur, seni hakikatten gizler.
Bilmez misin? Kalplerindeki boşluğu unutmak için altınlarına bağlandılar, bazı zavallı yoksullar: ah! mala iltifat zenginlik değil, zincirdir.
Evet! Tıpkı çorak tarlada başak arayan gibi, kimi kendini küçük gördü, kimi dev sandı; fakat hepsi aynı yoksunluğa döndü.
Ve böylece gölgede birleştiler: evet, kibir de hiçlik de aynı ağacın altında çarpıştı, insanı hakikatten uzaklaştırmak için.
Ey insan, unutma! Gönlünü perdeleyen her şey, seni hakikatten bir adım daha uzaklaştırır.
...
Ey insan! Şu sözüm sana: hangi bilgelik kıyaslanabilir başkasının anlatımında ya da kitapların gölgesinde arananla?
Çünkü insan bilgiyi kendi haline taşıyamazsa, söylenmemiş ve gerçekleşmemiş kalır erdem.
Evet! Bilgelik öyledir: bir anlatımdan değil, bir keşfedişin an kadar parlayan kıvılcımından gelir.
Bir sevgili gibi yürür insana o, kaybetme korkusu olmadan; ah! o zaman yaşlanmaz, eksilmez hakikat.
O halde ey insan! Bilinenlerden bilinmeyeni keşfet hikmetle...
...
Ey insan! Bir zamanlar ben de yalnız yürümek istemiştim: varlığın dış soluğuna değil, kendi ruhumun çarpıntısına adım atmak için.
Ah! Eskiden kim olduğumu soranlara sahip olduklarımı sayardım; fakat o zaman fark ettim ki aslında yitirmediklerimle değil, bağlandıklarımın gölgesiyle konuşuyordum.
Ama artık yaşlandım; dünya çürürken saklı kalan bir şey var şimdi bende: evet, salt sevgidir, kendisi!
Susuzluğun merhamet olsun!
...
Ey insan! Korku elbet yaşamda görünür; ama cesaret, onun içinden geçmenin bilgisidir.
Çünkü korkuya baston gibi tutunan, kendi adımını unutur da böylece söylenmemiş ve gerçekleşmemiş kalır amaç.
Ah sen, korkunun gölgesinde yürüyen! Hâlâ üfleyip geçersin korkuna; ama kendini söndürmeden! Oysa korku tüm devlerden büyük değildir; o sadece titrek ışığından doğan küçük bir gölge!
Şişmiş balon gibi çınlıyor korkun kulaklarımda; patlat gitsin hepsini kahkahalarınla! Ve işte o patlamadan sonra doğar umut; çünkü umut, ancak acının ardından nefes alır.
Nasıl düşmezsin ki kalkmayı hatırlayasın? Nasıl acı çekmezsin ki umudun dile gelsin? Ah, bizler yaralanarak uzaklaşmayı öğreniriz korkudan!
Evet! Eskiden umut sanılırdı dilek bezi; oysa karanlığı delen yalnızca azimdir. Evet! Umut, kara toprağı azimle yaran köstebektir!
Ey insan! Bil ki, umutsuzluğun kök saldığı yerde başlar amaçsızlığın çürümesi. O halde umuduna sarıl, çünkü amacı besleyen odur; amacına sarıl, çünkü karanlığı yaran odur!
08 Ekim 2025
Selçuk, İzmir
Yorumlar