
Yapılan İyilik Değil Midir, Yapılmamış Daha Büyük İyiliğin Utancı?
- Ergün Gültekin

- 10 saat önce
- 3 dakikada okunur
Tanırım sizi, ey 'değişim' isteyenler: bu boş söz ve bu yüzeysel titreyiş kuşatır sizi. Küçük adımlara öyle yakın ki aklınız; gerçek değişim sarsar sizi tüm ağırlığıyla!
Değişim rüzgârı mı eser içinizde? Ah, bu küçük rüzgârlar, bu küçük titreyişler!
Her esinti, bir fırtınanın habercisi midir? Hayır! Her ayağa kalkan, o rüzgârın kendisi olacak güce erişmez! Evet! Değişimin kendisi olmak isteyen, önce onun doğum sancısına katlanmayı bilmelidir.
...
Ah kardeşlerim, duyabiliyor musunuz sorumun kayalardaki yankısını? Dağların zirvesinde durur ve aşağı doğru bakarak sorarım size: kim açıklayacak aykırının sırrını?
Evet sorarım size ey kardeşlerim, sorarım da yankısı kayalarda büyür: Aykırı olan kimdir? Kalabalığın ortasında nedir onları aykırı ruh kılan?
Eğer bilmiyorsanız, kulak verin bana; çünkü yanıt, söylemlerimin uçurumundadır!
...
O, yapıp-ettikleriyle değil, yapamadıklarıyla hatırlayacağını bilir! Başkalarının “harika!” diye haykırdığı yerde, o dudaklarını kanatırcasına ısırır ve düşünür!
Ah! Onun değeri, başardıklarında değil; geride bıraktığı dağlarda yatar! Bu yüzden bir dilsiz gibi kalır 'yeter!' nidalarının ortasında; sanki duymuyormuş gibi — içindeki 'daha fazlası' çığlığı boğulmasın diye!
Ha, anlamıyor musunuz, içsel ateşi tıpkı bir ocak gibidir: hem kazanılmış zaferleri eritir, hem de onların madeninden yeni bir kılıç döver!
...
'Mutluluk' diye bağıranları görmüyor musunuz? Evet onlar, o mutluluğa tutunanlar, kaçınır sorumluluğun ağır nefesinden, üst-insanın çıplak taşıdığı yükten!
Yapılan iyilik değil midir, yapılmamış daha büyük iyiliğin utancı? Oysa bu utançtan, sıradan bir sevinçten daha yüksek bir sorumluluk yeşerir!
Hayır! Sıradışı zihne sahip aykırı bir ruhun bilgeliği, 'yeterli' demenin rahatlığına sahip olmamaktır!
İşte bu sebeple sık sık mırıldanır kendi kendine: 'Ey benliklerim! Daha fazla alın teri düştü payına — taşı onu, bir onur nişanı gibi!'
...
Mutlu olmak mı? Bunlar bencil yüklerdir ona! Evet! Onun yükü başkadır: “Daha fazlasını verebilirdim!”. Evet! Bunu mıhlanmış yargı gibi taşınır alnında ve yanındakilere seslenir:
"Hayır, şımarmayın! Yapılan her iyilik, yapılmamış daha büyük iyiliğin suratına atılmış bir tokattır"
...
Başarıları bir dinlenme zamanı mı sanıyorsunuz? Ama yanılmış görüyorum sizi; ey başarıya tapanlar: o, bir başlangıçtır, bir son değil!
Tepeleri aşan aykırı, görür oradan daha yüksek dağı; ve oradan haykırır ruhu: 'Ben daha ne büyük neyi başarabilirim!' diye. İşte budur aykırı olanın zaferi ve laneti: gözlerinin ulaşılanla değil, ulaşılamayana ağlamasıdır!
...
Doymuş gözler değil midir tüm tembelliğin anası? Oysa aç gözler, daha yüksek bir amaca gebedir elbet! Onun uçurumu, bir olmuşluk değil; ötelere kavuşmak, kendini aşmaktır.
İşte budur onun trajedisi: gözleri, elde ettiğiyle değil, elde edemediğiyle doludur! Bu uçuruma bakar ve seslenir:
"Ah! Kendini aşmak isteyen, önce kendi çukurunu görmeyi öğrenmelidir!"
...
Evet, bu onun yüküdür! Ama bilir ki bu yük bir lanet değil, bir yazgıdır! İnsanlığa katkı arzusu değil, insanlığın kendisini bir adım öteye taşıma zorunluluğudur!
İşte budur onun sıçrayışı ve diğer bilgeliği: arzusunun, bir sonraki başarı basamağına yönelmesidir — zorunluluğa!
“Daha çok fayda sunabilirdim” – bu, bir pişmanlık değil, bir gelecek buyruğudur!
Evet kardeşlerim, yükselmek isteyenin önce bu yükü taşıması gerek: çünkü büyük bir yolcunun büyük bir amacı olmalı!
...
Anlıyorum onu, ey cevap arayanlar: bu karmaşa ve bu iç çatışma kuşatır onu! Böyle yazılmış aykırının yazgısı; barış içinde değil, savaşın ortasında olmalıdır!
Ahlaki mükemmelliğin peşinde koşması, onu sürekli bir iç savaşın ortasına atar! Asil olma amacı, onu durmadan kendi potansiyelini ve yapılabileceklerin sınırını düşünmeye mahkûm eder! İşte, aykırı olmanın karmaşıklığı budur!
Ah! Kendini sorgular her düşüncede; mahkûmdur bu sorgulamaya — çünkü potansiyeli ile eylemi arasındaki uçurum, onun gerçek yargıcıdır!
...
Savaşan aykırı ruhlar görürüm insanların arasında: değerlendirirler yaptıklarını — fakat her seferinde yapılmamış iyiliğin ağırlığını daha çok hissederler!
Bu yüce amaç, durmak bilmez bir savaş doğurduğu için ve insanı kendi içine hapsettiği için mahkûm eder sahibini!
...
Potansiyelini son damlasına kadar kullanmayı dileyen için hayat kolay mıdır?Asla!
Bu ideal, durmak bilmez bir iç savaş getirir ona! Bu savaşın ortasında, yaptıklarını değerlendirir ve her seferinde yapılmamış bir iyiyi, kaçırılmış bir fırsat olarak görür!
...
Bir başka bilgeliği budur onun: bireysel çıkar zedelenecek dahi olsa, bırakır bencilliği. Ah! Sarsılsın doğruluk!
Evet! Anlarım onun yolunun dikenli ve kayalıklı oluşunu görünce: insanlık onurunu sırtlanmış bir neferdir çünkü!
Dahası: yükünün ağırlığını kimse bilmez! İşte bu yüzden soylu bulurum ve saygı duyarım ona, yalnız kendi değil hepimizin geleceğini düşündüğü için!
...
Hani soruyorsunuz 'bunu neden yapar?' diye! Gerçi siz başarının gölgesinde dinlenenleri övüyorsunuz; ama yinede açıklıyorum ey kardeşlerim!
O, başarılarının gölgesinde değil, hiç ulaşamayacağı o ‘mükemmel iyilik’ ışığının aydınlattığı yolda yürür! Bu ışık onu yakıp kavurur, gözlerini kamaştırır da asla yolundan etmez!
...
Evet O, gözümün gördüğü en tutkulu yüreklerdendir! Budur ondan anladığım... ve bilirim, göklerin sessizliği onu kavurur — ama o, bu bilinmezliği üstünlük arayışının yakıtı yapar!
Ha! Tatmin değil: doyumsuzluksa güç olan, üst-insan olmayı amaçlamak, insan kalmanın zehirine karşı panzehirdir! Evet! Büyük olmak isteyen, yaptıklarıyla değil reddettikleriyle ölçülmeyi öğrenmelidir!
...
Dinleyin beni, ey kendini aşmak isteyenler! Siz de içinizdeki o doyumsuz ateşi bulun! Kendi zaferinize tükürmeyi öğrenin! Ancak o zaman, üst-insana giden o dikenli yolda aykırı ilk adımınızı atmış olacaksınız!
Böyle konuştu E1
16 Aralık 2025
ODTÜ, Ankara
Zihinsel Geviş Getirme Seansları IX




Yorumlar