top of page

Yarım Elma (Yeni Bölüm #7)

İçlerinden biri sordu:

“Bize sevginden söz et,

ey ıslak su kuşu.”

E2 başını kaldırdı

ve gözleri,

bulutların ötesinde oturan

bilinmeze değdi.

Sonra gülümseyerek konuştu —

her sözü kalbe dokunan bir dua gibi indi.

---

Ah! Soruyorsun bana, ey can:

Neden eksilir sevgi,

oysa kaynağı sonsuzdur?

Ve neden kalp, vermekten çekinir de

sahip olmaya yönelir?

Ben sana derim:

Kendini seven yürek, sevdaya yabancıdır;

çünkü sevilmeyi hâlâ ihtiyaç bilir.

Evet! Sevgi, kendini unutmanın bilincidir;

ve unutan, artık sahip olmayı arzulamaz.

Tıpkı bir çiçek misali,

kokusunu kime sunduğunu bilmeden

güzelleştirir dünyayı.

Gerçek sevgi,

ne Leyla’yı arar ne Mecnun’u;

o, iki kalbin değil —

tek bir varlığın yankısıdır.

Zamanla ne büyür, ne de küçülür.

Sevenin sevgisi ne yorulur, ne de yaşlanır.

---

Ve yine soruyorsun bana:

Nasıl kurtulur insan, sevgisizliğin çölünden?

Ah! Bencil kalpler —

seven gibi görünürler,

ama gizlice sevilmeyi beklerler.

Oysa susuzluk,

suyun yokluğu değil,

gönlün doymak bilmez açlığıdır.

---

Ne zaman mı doğar içinden

karşılıksız bir sevgi kıvılcımı?

Kim sevileni kendinden daha çok severse.

Onun kıvılcımı tutuşmuştur.

Bazı hallerini değil, her halini severse,

O sevgiliye tutulmuştur.

Ama o aranmaz ki

kendini arayanın sessizliğinde belirir.

Ve istek sönmez,

yalnızca anlamına döner.

O anda:

bulanla bulunan birbirine karışır;

ve sevgi, sahibini unutur.

Onda olmayan her şey

Olmaması gereken çirkinlik olur.

Artık el yoktur, yön yoktur —

yalnızca bakış kalır,

ve o bakışın adı sevgidir.

Artık ne gözün gördüğü bir çirkinliktir,

Ne de içinde onun olmadığı bir güzellik.

Evet! Çölün ortasında

birbirine su olanlar,

kaynağın kendisi olmuştur.

O hâlde bil ey kalp:

Sevgi, sahip olmaya değil,

kendini vermeye yazılmıştır.

Ah! Veren kaybetmez de

verdiğiyle tam olur.

Ansızın ve bir anda!

---

Ne fısıldarsın gecenin kalbinde:

“Madem sevgi kutsaldır,

neden kalp karanlığa düşer?” diye.

Ah! İnsan, kendine döndüğünde

sevginin gölgesine sığınır.

Sevdiğini sanır,

ama arzularını sever.

“Seni seviyorum” der,

ama içinden “kendim için” diye fısıldar.

Kurtul bundan, ey insan!

Sevgi, onunla var olmak değildir;

Sevgiliyle varlıktan geçmektir.

Gerçek sevgi aranmaz, ha!

kendi varlığını sevgiliyle yakar

ve onunla sevgiye dönüşür.

Uyan, ey insan;

Kalbinin sahibine ait sevgi,

seni tutkuya değil —

tamlığa döndürmek içindir.

---

Sorarsın bana, ey sessiz ruh:

Nasıl sever insan karşılık beklemeden,

nasıl uzatır elini, dönüş ummadan?

Ah! Sevenin minneti, sevdiğinin varlığıdır.

Bu yetmez mi sana, ey can?

Evet! Sevgi zincirlemez, rüzgârdır —

gelir, geçtiği yeri diriltir.

Ama onu tutma; içine çek

tıpkı denizin ayla nefes alışverişi gibi.

---

Sev, ey dost!

Ama öyle sev ki,

sevgin bir unutuş olmasın.

Özle, ama öyle özle ki,

kendini bağımlılıkla hatırlatmasın.

Yahut orada artık “ben” bulunmasın —

Kalpten kalbe uçuşan

yalnızca sevinç olsun.

Evet! Sevgin,

aranmadan bulunana

kavuşma sevinci olsun!

Yürü şimdi, ey ruh, ve sev!

Ama öyle sev ki,

sevgilin yarım elman olsun.

O bilinen özellikleriyle değil,

tüm bilinmezlikleriyle sevilen olsun!

En büyük korkun ise

Sevgilinin varlığını unutmak olsun!

---

E2 sustu.

İnsanlar uzun süre konuşmadı.

Bir genç kız ağladı sessizce,

bir oğlan ise elini kalbine koydu.

Ve rüzgârın içinden bir ses geçti:

“Sevgim bir şey yapmana muhtaç olsaydı,

kalbim seni sevgili yapmazdı!”

24 Ekim 2025

Gaziemir, İzmir


Yorumlar


bottom of page