top of page

Şimdi Tüm Uçurumlara Götürüyorum, Kucaklayan Sevgimi!

Ey önümde duran vicdan!

Yine mi sessizsin?

Sen, ey ruhumun aynası!

Sana baktığımda ürperiyorum,

çünkü çıplak hakikatin ağırlığı altındayım.

Senin huzurunda durmak —

budur benim çıplaklığım!

Senin sessizliğinde yankılanmak —

budur benim doğruluğum!

Gizlersin hükmünü;

böyle saklarsın en keskin yargını.

Konuşmazsın;

böyle gösterirsin bana kararlılığını.

Ey vicdan,

bu gece içimden sessizce yükseldin;

senin sertliğin ve senin adaletin

kattı yüreğime direnç.

Gözlerimi kaçırmadan baktığın,

maskemi yüzümden düşürdüğün

ve sözsüz konuştun için:

Ah, nasıl da bilirim sorularının acısını!

Ey vicdan!

Şafaktan önce geldin bana,

en anlaşılmaz olanın yanına.

Biz öteden beri birlikte yürürüz;

ortaktır yükümüz, yaralarımız, köklerimiz;

ortaktır gördüğümüz karanlık bile.

Konuşmayız birbirimizle,

çok şey bildiğimiz için;

susarız birbirimize,

bakışsız mühürleriz bildiğimizi.

Sende değil mi ruhumun kırbacı?

Alev değil misin içimdeki dürüstlüğe?

Evet, ey vicdan,

birlikte öğrendik her şeyi;

birlikte öğrendik kendimizi kandırmamayı

ve bulutsuz bakmayı aşağıya —

korku, bahane ve yalan ayaklarımızın altında fokurdarken.

Kötülük, haksızlık ve çıkar için susanlardan

en çok onlardan tiksindim, ey vicdan;

çünkü senin sesini kısan her şey

beni kendimden uzaklaştırırdı.

Bazen kendi korkaklığımdan bile

nefret ettim seni susturduğu için;

çünkü bu, insanın kendine ettiği

en sinsi ihanettir.

Nasıl olur da, ey vicdan,

seni susturan dil

hakikatin diliymiş gibi konuşur?

Ve hangi göz,

kendi yalanına bakıp da

seni görmez?

Ve o anlarda,

ey vicdan, yalnız yürüyordum ben;

neye susamıştı ki ruhum

yanlış yolların sonunda?

Sessiz göklere çıktım;

ah, seni değilse,

kimi arıyordum ki

her defasında kendi içimde?

Tüm arayışlarım,

tüm suskunluklarım —

bir zorunluluktu bunlar;

masumiyete geçici bir çare:

ah! tüm kalbim senin huzuruna

çıkmak istiyordu!

Evet! Biz iyiyle aramıza girenlere öfkeliyiz;

onlar ki ne kendini yargılamayı bilir,

ne de yanlışına karşı durmayı.

Karanlığın en soğuk köşesinde otururum,

seni duymayan bir kalpte yaşarım daha iyi,

çamurla lekelenmiş görmektense seni!

Çatallı şimşeğin pençeleriyle

yakalamak istedim sık sık o susturanları;

içlerinde çalsın diye hakikatin davulları —

öfkeli bir davulcu gibi!

Çünkü senin saf sesini çalıyorlar benden,

ey önümdeki vicdan, ey duru, keskin!

Ey ruhumun aynası!

Çünkü benim saf sesimi

çalıyorlar senden.

Ve bil ki, ey vicdan,

bu çekingen suskunluktansa

hakikatin sert yankısını,

suçun çıplak adını

ve doğruluğun meydan okumasını

yeğlerim ben;

çünkü insanlar arasında en çok

kendi yalanına inananlardan

nefret ederim.

Kendini sorgulamayan,

susmasını öğrenmeli!

Bu berrak öğreti düştü bana

senin sessizliğinden.

Ah, bu yıldız durur hâlâ

kara gecelerimde;

evet, benim göğümde.

Ve işte dönüm noktam, ey vicdan:

Öfkemle yürüdüğüm yolların sonunda

merhamet bekliyordu beni.

Oysa ben bir duyan ve bir sevenim;

yeter ki sen ol çevremde, ey saf!

Ey sert! Ey ruhumun aynası!

Şimdi tüm uçurumlara götürüyorum

kucaklayan sevgimi.

Seven biri oldum ben ve affeden;

bunun için tükettim nefesimi

ve bir merhamet oldum uzun süre,

günün birinde ellerim serbest kalsın da

sarılayım düşmanıma diye.

Budur benim sevgim:

her şeyin üzerinde

senin sesi olarak durmak,

senin çağrın,

senin göğün

ve ebedi ölçün olmak!

Evet, yüceltilmiştir böyle seven!

Çünkü tüm iyilikler:

sonsuzluğun pınarında

ve karşılıksızlığın ötesinde tartılmıştır.

Ey önümde duran vicdan!

Her şeyin üstünde durur

doğruluğun göğü —

ve sen,

göğün kapısında duran

son bekçi!

13 Ağustos 2025

Kurtköy, İstanbul


Comments


bottom of page