
Şimdi Tüm Uçurumlara Götürüyorum, Kucaklayan Sevgimi!
- Ergün Gültekin
- 2 gün önce
- 2 dakikada okunur
Ey önümde duran vicdan!
Yine mi sessizsin?
Sen, ey ruhumun aynası!
Sana baktığımda ürperiyorum,
çünkü çıplak hakikatin ağırlığı altındayım.
Senin huzurunda durmak —
budur benim çıplaklığım!
Senin sessizliğinde yankılanmak —
budur benim doğruluğum!
Gizlersin hükmünü;
böyle saklarsın en keskin yargını.
Konuşmazsın;
böyle gösterirsin bana kararlılığını.
Ey vicdan,
bu gece içimden sessizce yükseldin;
senin sertliğin ve senin adaletin
kattı yüreğime direnç.
Gözlerimi kaçırmadan baktığın,
maskemi yüzümden düşürdüğün
ve sözsüz konuştun için:
Ah, nasıl da bilirim sorularının acısını!
Ey vicdan!
Şafaktan önce geldin bana,
en anlaşılmaz olanın yanına.
Biz öteden beri birlikte yürürüz;
ortaktır yükümüz, yaralarımız, köklerimiz;
ortaktır gördüğümüz karanlık bile.
Konuşmayız birbirimizle,
çok şey bildiğimiz için;
susarız birbirimize,
bakışsız mühürleriz bildiğimizi.
Sende değil mi ruhumun kırbacı?
Alev değil misin içimdeki dürüstlüğe?
Evet, ey vicdan,
birlikte öğrendik her şeyi;
birlikte öğrendik kendimizi kandırmamayı
ve bulutsuz bakmayı aşağıya —
korku, bahane ve yalan ayaklarımızın altında fokurdarken.
Kötülük, haksızlık ve çıkar için susanlardan
en çok onlardan tiksindim, ey vicdan;
çünkü senin sesini kısan her şey
beni kendimden uzaklaştırırdı.
Bazen kendi korkaklığımdan bile
nefret ettim seni susturduğu için;
çünkü bu, insanın kendine ettiği
en sinsi ihanettir.
Nasıl olur da, ey vicdan,
seni susturan dil
hakikatin diliymiş gibi konuşur?
Ve hangi göz,
kendi yalanına bakıp da
seni görmez?
Ve o anlarda,
ey vicdan, yalnız yürüyordum ben;
neye susamıştı ki ruhum
yanlış yolların sonunda?
Sessiz göklere çıktım;
ah, seni değilse,
kimi arıyordum ki
her defasında kendi içimde?
Tüm arayışlarım,
tüm suskunluklarım —
bir zorunluluktu bunlar;
masumiyete geçici bir çare:
ah! tüm kalbim senin huzuruna
çıkmak istiyordu!
Evet! Biz iyiyle aramıza girenlere öfkeliyiz;
onlar ki ne kendini yargılamayı bilir,
ne de yanlışına karşı durmayı.
Karanlığın en soğuk köşesinde otururum,
seni duymayan bir kalpte yaşarım daha iyi,
çamurla lekelenmiş görmektense seni!
Çatallı şimşeğin pençeleriyle
yakalamak istedim sık sık o susturanları;
içlerinde çalsın diye hakikatin davulları —
öfkeli bir davulcu gibi!
Çünkü senin saf sesini çalıyorlar benden,
ey önümdeki vicdan, ey duru, keskin!
Ey ruhumun aynası!
Çünkü benim saf sesimi
çalıyorlar senden.
Ve bil ki, ey vicdan,
bu çekingen suskunluktansa
hakikatin sert yankısını,
suçun çıplak adını
ve doğruluğun meydan okumasını
yeğlerim ben;
çünkü insanlar arasında en çok
kendi yalanına inananlardan
nefret ederim.
Kendini sorgulamayan,
susmasını öğrenmeli!
Bu berrak öğreti düştü bana
senin sessizliğinden.
Ah, bu yıldız durur hâlâ
kara gecelerimde;
evet, benim göğümde.
Ve işte dönüm noktam, ey vicdan:
Öfkemle yürüdüğüm yolların sonunda
merhamet bekliyordu beni.
Oysa ben bir duyan ve bir sevenim;
yeter ki sen ol çevremde, ey saf!
Ey sert! Ey ruhumun aynası!
Şimdi tüm uçurumlara götürüyorum
kucaklayan sevgimi.
Seven biri oldum ben ve affeden;
bunun için tükettim nefesimi
ve bir merhamet oldum uzun süre,
günün birinde ellerim serbest kalsın da
sarılayım düşmanıma diye.
Budur benim sevgim:
her şeyin üzerinde
senin sesi olarak durmak,
senin çağrın,
senin göğün
ve ebedi ölçün olmak!
Evet, yüceltilmiştir böyle seven!
Çünkü tüm iyilikler:
sonsuzluğun pınarında
ve karşılıksızlığın ötesinde tartılmıştır.
Ey önümde duran vicdan!
Her şeyin üstünde durur
doğruluğun göğü —
ve sen,
göğün kapısında duran
son bekçi!
13 Ağustos 2025
Kurtköy, İstanbul
Comments